22 Eylül 2015 Salı

Ürtiker hastalığı hakkında bilmeniz gerekenler

urtiker

Bazı hastalıkların belirtileri ile benzer özellikler gösteren ürtiker ya da halk arasında bilinen adıyla kurdeşende doğru tanı ve tedavi büyük önem taşıyor.
Ürtiker halk arasında yaygın bilinen adıyla kurdeşen, toplumda sık görülen cilt hastalıklarının başında geliyor. Kızaran, kabaran, kaşıntı yapan döküntülerle gelişen hastalık, özellikle alerjik bünyeli kişilerde daha sık görülüyor. Bazı ciddi hastalıkların belirtileri ile benzer özellikler gösteren ürtikerde doğru tanı ve tedavi önem taşıyor. Memorial Antalya Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Oya Ermiş, ürtiker hastalığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Aniden başlayan kaşıntılar kronik hale gelebilir

Ürtikerin, akut ve kronik olmak üzere iki tipi bulunmaktadır. Akut tabloda döküntüler 15-20 dakika içinde genellikle kaybolur. Hatta hasta, sabah hastaneye gittiğinde hiçbir iz kalmamış olabilir. Ancak bu döküntüler kimi zaman öyle kaşıntılı olur ki kişinin iş ve özel yaşamı sekteye uğrar ve sorunlar yaşanabilir. 6 haftayı geçmiş olan ürtiker kronik olabilir. Döküntüleri kısa sürede ortadan kaldırmak mümkün olabildiği gibi zaman zaman inatçı olabilir. Antihistaminik ilaçlarla hastanın hayatına devam etmesi sağlanabilir.

Döküntüler ağız içinde görülmeye başlarsa…

Ürtikerin yol açtığı döküntüler, saçlı deri dahil, vücudun her yerinde görülebilir. Ancak en önemlisi ağız içi ve solunum yollarıdır. Böyle bir tabloda, hasta solunum sıkıntısı ile acile gelir. Hastanın adrenalin gibi özel bir takım ilaçlarla konforlu solunum sağlayabilmesi için belirli tedaviler verilir. Bu uygulamaların evde yapılması ya da önlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle döküntüler oral mukozaya yani ağız içi ve dudak çevresine sıçrarsa ve solunum sıkıntısı olursa zaman kaybedilmeden doktora gidilmelidir.

Stres hastalığın gelişiminde önemli rol oynuyor

Ürtiker, genelde alerjisi olan kişiler arasında yaygın olmakla birlikte, alerjisi olmayan kişilerde de görülebilmektedir. Alerjiye ek olarak; tiroid, mide-bağırsak hastalıkları, kolejen doku hastalıklarının ilk semptomları olabilir. Ürtikerin bir diğer önemli nedeni de strestir. Bir kişi vücudunda kızaran, kabaran, kaşıntı yapan ve sonra da kaybolan döküntüler görüyorsa hemen doktora başvurmalı ve nedenini öğrenmelidir. Hastadan alınan kan, idrar ve dışkı testleri ile ürtikere neden olabilen hastalıklar tespit edilip, hastaya ek tedavi verilebilir.

Nedeni bilinmeyen ürtiker tedavisinde psikolojik destek önemli

Ürtiker tedavisi, hastanın durumuna göre değişir. Hastaya, akut ve kronik ürtiker teşhisi konmasının ardından tedavide ilk seçenek olarak antihistaminik ilaçlar devreye girer. Eğer şikayetler artarak devam ederse steroid yani kortizon tedavisi başlanabilir. Hastanın tetkiklerinde herhangi bir problem tespit edilmezse ve klinik tablo 6 haftayı da geçmiş ise “Kronik idiopatik ürtiker” yani nedeni belli olmayan ürtiker teşhisi konulur. Bu durumda tıbbi tedaviye ek olarak psikiyatristten yardım alınabilir.

Şikayetler azalınca ya da geçince tedavi bırakılmamalı

Ürtiker tedavisi uzun solukludur ve ilaçlar, “döküntüler geçti denilerek” asla bırakılmamalıdır. Eğer ilaçlar, 3 gün kullanılıp bırakılırsa ürtiker, daha şiddetli bir şekilde geri dönebilir. Bu nedenle hastaya genelde aylık tedaviler verilir, iyileşse bile tedaviyi bırakmaması ve tekrar doktora başvurması gerektiği söylenir. Belirtiler azalmışsa tedavi, doktor tarafından basamak basamak azaltılarak sonlandırılır. Ancak şikayetler hala devam ediyorsa süreç 2-3 ay, hatta daha fazla uzayabilir.

Ürtiker hastalarının adım adım dikkat etmesi gerekenler

– Ürtikeri aktive eden alerjen gıdalar tüketilmemelidir. Özellikle çilek, yumurta sarısı, fındık, fıstık, çikolata ve deniz ürünlerinden uzak durulmalıdır.

– Kişi hayatındaki değişiklikleri çok iyi not etmelidir. Banyodaki sabun, şampuan, cilde uygulanan topikal bazı maddeler ürtikeri tetikliyorsa kaçınılmalıdır.

– Çamaşırlar, deterjan artıklarının kalmaması için çift durulanmalıdır.

– Çamaşır yıkarken yumuşatıcı asla kullanılmamalıdır.

– Banyoda cilt rahat bırakılmalı, kese ya da lif yapılmamalıdır.

– Solunum yoluyla giren alerjenler açısından tozlu ortamlarda bulunulmamalıdır.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/urtiker-hastaligi-hakkinda-bilmeniz-gerekenler/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Kaşıntı nasıl geçer?

kasinti

Ekzemadan bitlenmeye, ilaç döküntülerinden uyuza ve mantar hastalıklarına dek pek çok hastalıkta, bireyi hekime yönelten en önemli yakınma kaşıntıdır. Kimi zaman en az ağrı kadar hastayı rahatsız eden; uykusuzluğa ve depresyona yol açan, hatta intiharın eşiğine getiren bu bulguya, pek çok iç hastalığı da eşlik edebilmektedir. Kaşıntı için vücudun bir çeşit uyarısı ya da derinin bir tepkisi diyebiliriz. Basit gibi görünse de, kaşıntı bazen oldukça karmaşık sorunlarla birliktelik gösterebilir.

Kaşıntının nedenleri nelerdir?

Kaşıntının nedenleri araştırılırken hastanın yaşı, varolan hastalıkları, kullandığı ilaçlar, banyo alışkanlıkları ve hastanın psikolojik durumu gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Bazı ilaç allerjilerinde, deride görünen herhangi bir şey olmaksızın kaşıntı gelişebileceği unutulmamalıdır.

Barsak parazitleri, diyabet, iç organ kanserleri (safra kesesi, karaciğer, barsak kanseri); safra kesesi taşları ya da viral hepatit (sarılık) gibi nedenlerle ortaya çıkan safra yolu tıkanıklıkları, lösemi ve lenfoma gibi malign (kötü huylu) kan hastalıkları, böbrek yetmezliği, AIDS gibi sistemik (birçok organı tutan) hastalıkların gidişi sırasında ya da bazen bu hastalıkların ilk belirtisi olarak yaygın ve nedensiz kaşıntılar ortaya çıkabilir.

Kaşıntının en sık rastlanan nedenlerinden birisi deri kuruluğudur. Yaşlı hastalarda çok sık rastlanan bir türdür. Çünkü insan yaşlandıkça deri fonksiyonları, derinin esnekliği ve su tutabilme özelliği azalır. Sert alkali sabunlarla ve çok sıcak su ile sık banyo yapılması, derideki bu bozulmayı daha da arttırıp, koruyucu lipid tabakasını zayıflatarak, deri kuruluğuna ve kaşıntıya yol açar. Ülkemizde yaygın olan liflenme ve keselenme alışkanlığının da derinin kuruyup kaşınmasında önemli rolü vardır.

Deride görünür herhangi bir şey yokken, hasta kaşıntıdan yakınıyorsa, bu durum aksi kanıtlanana dek, altta yatan bir hastalığın belirtisi olarak kabul edilmelidir.

Kaşıntının tedavisi nasıl yapılır?

Kaşıntıda öncelikle nedene yönelik tedavi yapılmalıdır. Varolan deri hastalıkları uygun ilaçlarla tedavi edilir. Kaşıntı tedavisinde çok sık olarak kullanılan antihistaminlerin, ürtiker (kurdeşen) dışındaki kaşıntılarda etkisi hemen hemen yoktur.

Birinci kuşak diye tanımlanan ve sedatif (uyku verici) özellikleri olan antihistaminler, bu özellikleri nedeniyle kullanılabilir. Mentollü krem ya da pudraların, uzun süreli kullanımda, tahrişe neden olabileceği unutulmamalıdır. Yine de, kısa süreli olarak vazelinli, kortikosteroidli pomatlarla birlikte kullanılabilir. Uzun süren ve bir nedene bağlanamayan kaşıntılarda, hasta bir psikiyatrist ile konsülte edilmelidir.

Neden ne olursa olsun, serin ve klimalı bir ortam, pamuklu, hafif giysi ve yatak takımlarının kullanılması, aşırı terlemeden kaçınılması kaşıntıyı azaltır. Kalın, yünlü ya da sentetik giysilerin giyilmesi, çok sıkı giyinilmesi; hem deriyi tahriş etmekte, hem de vücut ısısını arttırarak kaşıntıyı tetikleyebilmektedir.

Alkol alımından, sıcak ve baharatlı yiyeceklerle, sıcak içeceklerden kaçınılması uygun olacaktır. Bu maddeler deride vazodilatasyona (damarların genişlemesine) neden olarak kaşıntıyı arttırabilirler



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/kasinti-nasil-gecer/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Grip aşısı için uygun zaman nedir?

grip1

Uzmanlar grip aşısı yaptıracakları uyardı ve grip aşısı yaptırmak için en uygun zamanı açıkladı.Sonbaharda etkisi artan grip virüsünün önlenmesi amacıyla yaptırılan grip aşılarının, değişen hava koşulları nedeniyle ekim ayı sonlarına doğru yapılması öneriliyor.

Sonbaharda etkisi artan grip virüsünün önlenmesi amacıyla yaptırılan grip aşılarının, değişen hava koşulları nedeniyle ekim ayı sonlarına doğru yapılması öneriliyor.

Sağlık Bakanlığı Grip Danışma Komisyonu Üyesi ve hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, grip virüsünün yüzlerce farklı tipi olduğunu ancak bunların her dönem belli türlerinin dünyada problem oluşturduğunu söyledi.

Grip aşılarının içeriğinin her yıl değiştiğine dikkati çeken Ceyhan, Dünya sağlık Örgütü’nün bu yıl uygulanacak aşılarda, geçen grip mevsimi boyunca etkili olan izole edilmiş virüslerden en sık görülenleri firmalara bildirdiğini, firmaların da buna göre aşı ürettiğini anlattı.

Grip aşısının uygulanma zamanlarına ilişkin bilgi veren Ceyhan, şöyle konuştu:

“Grip mevsimi yıldan yıla bazı değişiklikler gösterebiliyor. Aslında en sık görüldüğü dönem, sonbaharın ortalarından başlıyor, ilkbaharın ortalarına kadar. Bu dönem grip mevsimi havalardaki değişiklikler nedeniyle biraz geriye kaydı. Eskiden eylülde ‘aşı yapın’ demeye başlıyorduk, şimdi biraz daha geç, ekimin sonlarına doğru yapılmasını öneriyoruz. Çünkü bu aşılar 6 ay koruyor. Eskiden grip vakaları nisan ayının ortalarında biterdi, şimdi Mayıs ayının ortalarında azalıyor.”

Her yıl grip aşıları konusunda farklı görüşlerin ortaya çıktığını anlatan Ceyhan, “( Grip aşısı yaptırmayın) demek yanlış. Bunu diyenler, ilginç görünsünler, haberleri medyada yer alsın diye yapıyorlar. Hiç kimse zaten ‘herkes grip aşısı olsun’ demedi zaten ben de demiyorum, hiçbir bilim adamı da demez. Dünyada grip aşısını herkese yaptıran tek ülke ABD. Bunun dışındaki bütün ülkeler bizim gibi risk gruplarına uyguluyor” ifadelerini kullandı.

Ceyhan, kronik akciğer hastaları, dalağı alınanlar, şeker ve kronik böbrek hastaları, 65 yaşın üzerindekiler, kreşe giden çocuklar ve sağlık personelinin risk grubu içerisinde yer aldığını ifade etti.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/grip-asisi-icin-uygun-zaman-nedir/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

21 Eylül 2015 Pazartesi

Kramp nasıl geçer?

kramp
Kramp, istem dışı, son derece şiddetli, ağrılı ve uzun süren bir kasılmadır.

Herhangi bir kasınızı kendi hareketinizle kasmadığınız halde bazı sinirler kasılmayı tetikler ve kramp ortaya çıkar. Normal hareketlerimizi yaparken oluşan sıradan kasılmalar sonrası beynimiz gevşeme sinyali gönderir, kramplarda bu gevşeme sinyali net değildir ve kas gevşeyemez.

Kramp giren kastaki sertleşme gözle görülebilir veya dokunarak hissedilebilir. Kramplar birkaç saniye sürebildiği gibi, 15 dakika, hatta daha uzun sürelide olabilir. Tamamen çözülene kadar aynı yere üst üste de kramp girebilir.

Kramp girince ne yapmak gerekir?

Kramp girdiğinde kasların gevşetilmesi gerekir. Bu biraz acılı olabilir. Ancak şimdi size vereceğimiz tavsiyeler ile krampı geçirmeniz kolay olacak.

– Kramp bölgesi ovulur.

– Baldır bölgesindeki kramplar için germe hareketi yapılır.

– Buz tedavisi veya kızarana kadar ovma hareketi yapılır.

– Sıcak su torbası da kasları gevşetmek için yaralı olacaktır.

Şayet geceleyin ani oluşan kramplardan muzdaripseniz, bir çay kaşığı elma sirkesi ile iki çay kaşığı balı suda karıştırıp için. Bu, şikâyetlerinizin azalmasına yardımcı olacaktır.

Basit kramplar birkaç dakikada geçer. Bu süre zarfında geçmeyen ve sık tekrar eden kramplarda, özellikle, yaşı ilerlemiş kişilerin derhal doktora görünmeleri yararlı olacaktır.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/kramp-nasil-gecer/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Lenfomanın 4 önemli belirtisi

lenfoma

Herhangi bir enfeksiyon olmaksızın boyun, koltuk altı ve kasıkta oluşan şişlikler küçülmüyor, aksine her geçen gün büyüyorsa dikkat. Ele gelen ve 1 santimin üzerine çıkan bu şişlikler lenf bezleri tümörünün habercisi olabilir.

Lenf bezleri vücudun en önemli savunma mekanizmalarından biri. Vücudumuzda bulunan binlerce lenf bezi, enfeksiyon ve hastalıklara karşı direnmemizi sağlayan bağışıklık sisteminin en önemli parçası. Yaşanan enfeksiyonlar sırasında lenf bezleri büyüyor. Hastalık sona erdiğinde ise yeniden eski boyutlarına dönüyor. Bu durum son derece normal olan bir mekanizmanın göstergesi.

Lenfoma ise lenf bezlerinin kötü huylu tümörleri. Ancak birçok kişi yaşadığı bir kulak burun boğaz enfeksiyonu sırasında boynunda oluşan bir şişliğin lenfoma olduğundan şüphelenerek doktora gidiyor. Bu durumdan “Hastadan çok, hasta olmayanlar büyük bir korkuyla bize geliyor” diye bahseden Hemotoloji Uzmanı Prof. Dr. Siret Ratip, lenfomanın en önemli belirtilerini şu şekilde anlatıyor:

LENFOMANIN EN ÖNEMLİ BELİRTİLERİ

1- Lenf bezlerindeki geçmeyen ve büyümeye devam eden şişlik: Özellikle boyun, koltuk altı ve kasık bölgesinde herhangi bir enfeksiyon durumu olmaksızın oluşan ve büyümeye devam eden, genelde ağrısız seyreden şişlik.

2- İstem dışı ve hızla kilo verme: 6 ay gibi bir sürede rejim vs gibi bir süreç olmadan kişinin normal kilosunun yaklaşık yüzde 10’unu kaybetmesi.

3- Gece terlemeleri: Özellikle sıcak havalarda geceleri terlemek olağan bir durum. Ancak lenfomanın belirtileri arasında yer alan gece terlemesinde kişi pijamalarını ve hatta yatak çarşaflarını bile değiştirme ihtiyacı duyuyor.

4- Yüksek ateş: Sebebi belli olmayan ve herhangi bir enfeksiyona bağlı gelişmeyen ateş.

RADYASYON VE KİMYASAL MADDELER NEDEN OLABİLİYOR

Kanın ulaştığı her yerde oluşabilen lenf tümörlerinin büyük bir çoğunluğunda altta yatan bir neden saptanmıyor. Hemotolog Prof. Dr. Siret Ratip’in verdiği bilgilere göre, lenfoma hastalarının küçük bir bölümünde altta yatan nedenler arasında daha önce maruz kalınan radyoterapi, kimyasal madde örneğin benzen içerikli maddeler, viral enfeksiyonlar gibi nedenler olabiliyor. Büyük bir bölümünde lenf bezinin içindeki aktiviteden sorumlu olan genlerde tesadüfen bir kırılma olduğu saptanıyor. Oradaki hücreler bağımsızlığını ilan ediyor, çoğalıyor, diğer lenf bezlerine yayılıyor.

HASTALIĞIN ÇOK ÇEŞİDİ VAR

Lenfomalar, Hodgkin ve Non-Hodgkin Lenfoma olarak iki türde olmalarına karşın özellikle Non-Hodgkin Lenfomalar’ın onlarca çeşidi bulunuyor. Non-Hodgkin Lenfomalar ayrıca yayılma olarak çeşitlerine göre üç ayrı şekilde hareket edebiliyor. Bunlardan bir çeşidinde, hastalık çok hızlı büyüyor ve hızlı bir şekilde ilerliyor. Hasta acilen hastaneye yatmak zorunda kalabiliyor. Diğer bir çeşidi aylar haftalar içinde orta hızla ilerliyor. Bir başka türü ise daha yavaş ilerliyor ve hatta hayat boyu tedaviye bile gerek duyulmuyor. Başlıca üç grubun içinde de onlarca çeşit lenfoma tespit ediliyor. Bu nedenle incelemelerin çok ayrıntılı bir şekilde yapılması gerekiyor.

KEMOTERAPİ VE KÖK HÜCRE NAKLİ İLE TEDAVİ MÜMKÜN

Lenfomanın tedavisinde kemoterapi ve kök hücre nakli gibi yöntemler kullanılıyor. Tedavi yöntemleri çeşitlerine göre farklılık göstermekle birlikte lenfoma tedavisi mümkün olan bir hastalık. Ancak her hastalıkta olduğu gibi erken teşhis lenfoma tedavisinde de büyük önem taşıyor. Hodgkin lenfomaların 1. ve 2. evresinde 5 yıllık sağlıklı yaşam süresi yüzde 80, 3. ve 4. evrede ise yüzde 60 civarında. Non-hodgkin lenfomalarda ise kurtuluş oranları hastalığın çeşidine göre değişiyor ve yüzde 60’a yakını tamamen kurtulabiliyor. Tedaviye yanıtsız hastaların ise yüzde 30’a yakını yüksek doz kemoterapi ve hastanın kendisinden toplanan kök hücre nakliyle kurtulabiliyor. Ayrıca son 10 yılda geliştirilen birçok yeni ilaç sayesinde tedavinin başarısında gelecek vadeden sonuçlar bekleniyor.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/lenfomanin-4-onemli-belirtisi/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Mide ekşimesi nasıl geçer?

 

mideeski

Mide Ekşimesi, midemizde yanma hissi ile birlikte yaşadığımız ve asıl nedeninin mide asidinin fazla salgılanması olan bir rahatsızlıktır. Özellikle yağlı ve ağır beslenme sonucunda ortaya çıkan bu rahatsızlığın çok farklı nedenleri olabilmektedir. Gün boyu midede şişlik ile birlikte ortaya çıkan bu rahatsızlık, ağızda su birikmesine sebep olmakla birlikte mide bulantısına da sebep olabilir.

Mide ekşimesi neden olur?

Mide ekşimesinin başlıca nedenleri arasında, düzensiz beslenme, fazla yemek yeme, yemekten hemen sonra uyuma veya uzanma, aç karına sigara içme gelir. Mide ekşimesine, mide asidinin salgılanmasını sağlayan her şey sebep olabilir. Bu bazen Sinirsel bile olabiliyor. Ayrıca, mide veya onikiparmak bağırsağı ülseri, safra kesesi iltihabı, reflü ve gastrit mide ekşimesine neden olabilir. Hamilelikte mide ekşimesi şikayetleri oldukça fazladır.Alkol de midedeki yanma hissini arttırır.

Mide ekşimesi tedavisi için neler yapılabilir?

Sürekli bir rahatsızlık olmadığı sürece doktor tedavisi gerektirecek bir rahatsızlık değildir. Mide ekşimesine sebep olan durumlardan uzak durmak çoğu zaman mide ekşimesinin olmaması için yeterlidir. Özellikle az ama sık sık yemek yemek, Soframızda sürekli yoğurt bulundurmak ve fazla baharatlı yemek yememek faydalı olmaktadır. Ancak sürekli olarak devam eden mide ekşimelerinde ilaç kullanımı gerekebilir.

Mide ekşimesi için evde uygulanabilecek tedaviler nelerdir?

Midenin dostu olan Muz, mide yanması ve ekşimesi şikayetlerini azaltmaya yardımcı olur. Ayrıca, çiğ zeytinyağı da mide ekşimesinin geçmesinde faydalıdır. Ayrıca Süt mide ve kalın bağırsak rahatsızlıklarında oldukça etkili olan bir diğer üründür. Bunların yanı sıra maden suyu içmek, mide asidinin büyük bir bölümünü etkisiz hale getirerek mide ekşimesine iyi gelebilir. Salatalarda elma sirkesi kullanmak da mide ekşimesinin geçmesi konusunda yardımcı olabilir. Bir bardak Sürü ısıtın ve için. Bir süre sonra midenizde ki ekşimenin geçtiğini göreceksiniz.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/mide-eksimesi-nasil-gecer/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler