14 Ekim 2015 Çarşamba

Uzun uçuş yolculukları yapıyorsanız dikkat!

Ceyda ERENOĞLU / GAZETE HABERTÜRK

Toplumda yeterince bilinmediği için yarattığı tehlikenin farkında olmadığımız bir sağlık sorunu akciğer embolisi. Oysa tedavi olmayan akciğer embolisi hastalarının ölüm oranı yüzde 30 civarındayken, tedavi olan hastalarda bu oran yüzde 3’ün altına düşüyor. “Derin ven trombozlarının üçte biri akciğer embolisine neden oluyor” diyen İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu, toplardamarın içindeki pıhtının akciğerlere gitmesinin kan sulandırıcı tedavi ile engellenebileceğini söylüyor. Tedavi olmayan hastalarda yüzde 10 olan ölüm riski, kan sulandırıcılar ile yüzde 0.1’lere düşüyor. Pıhtıların tekrarlamaması ve embolinin oluşmaması için uygulanan derin ven trombozu kan inceltici tedavi (antikoagulan tedavi) en az üç ay sürerken, genetik bozukluğu olan hastalarda bazen ömür boyu ilaç kullanılması gerekebiliyor. Tedavide kullanılan ilaçlar ciddi kanamalara da neden olabileceği için tedavi planlanmasının konunun uzmanı bir doktor tarafından yapılması gerekiyor.

YAŞLILAR RİSK TAŞIYOR

Akciğer embolisi yaşlı ve kronik akciğer hastalıkları olanlar için daha büyük risk taşıyor. Sigara içen ve KOAH’ı olan hastalarda küçük bir emboli bile öldürücü olabiliyor. Hastanede yatan ve özellikle büyük ameliyat geçirenlerle kanser hastalarının riskinin daha büyük olduğu belirtiliyor. Bu hastalar için emboli riskini tayin edici tablolar bulunuyor. Hastanın durumuna ve olacağı ameliyata göre yapılan puanlamada 5’in üzerine çıkılmış ise bu hastalar yüksek risk grubuna giriyor. Prof. Dr. Kurdoğlu, “Ameliyat olan her hasta risk altındadır. Çocuk larda ve bir saatten kısa sürecek ameliyatlarda bu risk çok düşüktür” diyor. Buna karşın 40 yaş üzeri ve bir saatten uzun sürecek ortopedik protez ve kanser ameliyatı olacakların en yüksek riskli hasta grubunu oluşturduğu belirtiliyor.

GENETİK YATKINLIK

Embolide genetik yatkınlık çok önemli bulunuyor. Özellikle hem anneden hem de babadan geçmiş dominant bir gen halinde bu risk daha da yükseliyor. Aileden birisinin akciğer embolisi geçirmiş olması da riski ciddi şekilde yükseltiyor. Stresin emboli ile ilişkisi bulunmuyor. Ancak sigara içen KOAH hastalarında bu sorunun daha ağır seyrettiği hatta ölümle sonuçlanabileceği belirtiliyor. Hava kirliliği ve egzoz dumanlarının pıhtı oluşumunu kolaylaştırdığını gösteren yayınlar da bulunuyor.

TOPLUMDA YETERİNCE BİLİNMİYOR

Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu, Türkiye’de akciğer embolisine bağlı ölümlerin kalbe bağlı ölümler zannedilip istatistiklere yanlış yansıdığını ve sorunun öneminin farkına varılmadığını söylüyor. Doğru istatistik olmadığı için doktorların da konuyu ciddiye almadıklarına dikkat çeken Kurtoğlu, “Modern toplumlardaki hastanelerde emboliye karşı tedbir yöntemleri hasta yatışlarında elektronik yöntemlerle mecbur ediliyor. Eğer bu bölümler doldurulmazsa doktor hatası olarak kabul ediliyor. Bizde uygulama olmaması hastalar için tehdit oluşturuyor” diyor.

‘HASTANEELRDE YETERLİ TEDBİR ALINMIYOR’

Kurtoğlu, “Akciğer embolisi konusunda hastanelerde yeterince tedbir (profilaksi) alındığını düşünmüyorum. Türkiye’yi de içeren çok merkezli bir çalışmada emboli konusunda hastaların yüzde 50’si için önlem alındığı görülmüştür. Bu, hastanede yatan hastaların diğer yarısı için tedbir alınmaması anlamına gelmektedir. Bu oran ülkemizde cerrahide yüzde 60, dahiliye kliniklerinde yüzde 40 civarındadır” diyor.

KİŞİDE PIHTI TESPİT EDİLİRSE

Kişide pıhtı tespit edildiği zaman genellikle kan inceltici (antikoagulan) tedavi uygulanıyor. Tedavi süresi en az 3 ay oluyor ve ömür boyu bile sürebiliyor. Bacağın çok şiş olup kangren tehlikesi oluşması durumunda pıhtı eritici (trombolitik) tedaviler uygulanıyor. Pıhtı oluşan kişi ömür boyu risk altında bulunuyor. Bu kişiler hastanede yattıkları zaman bu risk daha da artıyor. Bu durumda kan inceltici tedaviler pıhtı atmasını önlüyor. Tedaviye rağmen akciğer embolisi devam ediyorsa damarın içine akciğere gitmesini engelleyen bir filtre konuyor.

IPC NE İŞE YARIYOR?

‘Intermittan pnömatik kompresyon’ (IPC) cihazı bacaklara bağlanıyor ve hasta bacak adalelerini kasarak yürüyormuş gibi yaparak toplardamarların içindeki akımın hızlanmasını sağlıyor. Böylelikle pıhtı oluşumu engelleniyor. Aynı amaçla bacaklara basınçlı çorap da (antiembolik çorap) giydiriliyor. Ancak bunun etkinliğinin IPC olmaksızın çok düşük olduğu ve yeterli bulunmadığı belirtiliyor.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/uzun-ucus-yolculuklari-yapiyorsaniz-dikkat/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder