14 Ekim 2015 Çarşamba

Çok ekmek yiyen kadınlarda…

Ferhat ERDOĞAN / GAZETE HABERTÜRK

Kısır kadınlarda ‘gluten’ maddesinin çok fazla bulunduğunu ve bunun da fazla ekmek tüketiminden kaynaklandığını söyleyen uzmanlar, uyarıda bulundu. Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, ekmek tüketen kadın larda, nedeni bilinmeyen kısırlık oranının arttığını söyledi. Erkekteki kısırlık sebeplerinin yüzde 30, kadına bağlı olan sebeplerin ise yüzde 40 oranında olduğunu söyleyen Çoksüer, bunun dışında her iki birey için kısırlığa bağlı olan sebebin yüzde 15 oranda olduğunu ifade etti. Aynı zaman da gluten intoleransı olan hastalarda ekmeğin sadece kısırlık problemine yol açmadığını, gebelik kaybına, âdet düzensizliğine ve âdet gecikmesine de neden olabildiğini ifade eden Çoksüer, ‘‘Glutensiz diyet tüketimi gebelik oranlarını artırır” dedi.

RUJA DA DİKKAT

Gluten maddesinin bazı kozmetik ürünlerde de bulunduğuna işaret eden Çoksüer, “Makyaj malzemesi olarak kadınların vazgeçilmezi olan bazı rujlarda da gluten maddesi bulunmaktadır. Gluten hassasiyeti teşhisi insanlar için başlangıç zamanından itibaren iyi bir bakım ve diyetle gayet iyi bir yaşam sürülebilir” diye konuştu. Medical Hastanesi Kadın Doğum Uzmanı Yard. Doç. Dr. Aynur Erşahin ise gluten maddesi fazla olan kadınların zor gebe kaldığını ve gebeliklerinin zor ilerlediğini belirterek, “Gluten maddesi özellikle bağışıklık sistemini etkilediği için gluten intoleransı dediğimiz çölyak hastalığında bu şekilde tekrarlayan düşüklerde görebiliyoruz. Zor gebe kalabiliyorlar ve gebelikleri zor ilerliyor” ifadesini kullandı.

Çok ekmek yiyen kadında kısırlık oranı artıyor



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/cok-ekmek-yiyen-kadinlarda/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Duygusal olarak bizi ilgilendirmeyen şeyi öğrenemiyoruz

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Canan’ın Üsküdar Üniversitesi akademik yılı açılışında yaptığı sunumda beynin gizli alanları açığa çıktı.

“Değişen Be(y)nim” isimli sunumuyla beynimizin gizli kalmış bölümlerini gün yüzüne çıkarmanın yollarını anlatan Canan, duygusal beynin tercihlerin üzerindeki etkisinden bahsetti.

Canan’a göre beyin en kısa tanımıyla “hayatta kalma donanımımız”. Beynimiz tutkular ve duygular üzerine çalışıyor. Kişi duygusal olarak ilgilenmediği hiç bir şeyi öğrenemiyor. Öğrenmek için beynimizin önce duygusal bağ kurması gerekiyor.

Doç. Dr. Sinan Canan beynimizin çalışmasında Dopamin’in etkisine de vurgu yapıyor. Beyin ancak motive olduğunda dopamin – mutluluk hormonu salgılıyor. Dopamin beklentisi karşılanmazsa mutsuzluk ortaya çıkıyor. Ancak beyindeki bu sistemin suistimal edilmesi durumunda ise bağımlılıklar oluşuyor. Bu şu anlama geliyor; birey yaptığı herhangi bir davranışta depomin hormonu salgılıyorsa mutlu oluyor ve beyin ona aynı şeyi birçok kez tekrar etmesi komutunu veriyor.

Esprili anlatımıyla akademik sunumlara farklı bir boyut kazandıran Canan, öğrenmek için aynalama yönteminin önemine de dikkat çekiyor. Canan’a göre insan bir davranışı ya da bir yabancı dili gözlemleyerek, izleyerek, taklit ederek kısacası aynalama yöntemi kullanarak öğrenebiliyor.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/duygusal-olarak-bizi-ilgilendirmeyen-seyi-ogrenemiyoruz/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Elma binbir derde deva

Elmanın Cilde Faydaları

Özellikle kış aylarında bol bol yediğimiz elmanın hem vücut hem de cilt sağlığı için sayısız faydası vardır. Bu yazımızda özellikle elmanın cilde olan faydalarına değineceğiz. Yazımızın sonunda ise elmanın diğer faydalarından da kısaca bahsedeceğiz.

Cildi Parlatır ve Aydınlatır

Elmanın cildinizi parlatma, aydınlatma ve pürüzsüzleştirme potansiyeli vardır. Bunun sebebi elmanın cildinizin pürüzsüz ve genç kalmasını sağlayacak kollajen bakımından zengin olmasıdır. Özellikle kırmızı elmayı yemek ise cildinize gül renkli bir parlaklık kazandıracaktır.

Cildi Nemlendirir

Elma cildinizi nemlendirirken bir yandan da temizler. Bunun için tek yapmanız gereken bir dilim elma kesmek ve suyu bitine kadar yüzünüze uygulamaktır. Bu işlem ile hem vücudunuzdaki yağ üretimi dengelenecek hem de yüzünüz nem kazanacaktır.

Yaşlanma Karşıtı Etkileri Vardır

Elma maskesi donuk ve kırışık cildinizi kaldırırken, düzenli elma tüketimi de ince çizgilerden ve kırışıklıklardan kurtulmanızı sağlar. Rendelenmiş bir elmayı yüzünüze sürün ve 10-20 dakika kadar yüzünüzde bekletin. Bu maske yüzünüzdeki kırışıklıklardan kurtulmanızı sağlarken, cildinizi iyileştirir ve temizler.

Güneş Işınlarına Karşı Koruma Sağlar

Elmanın içerisinde güneş ışınlarına karşı ekstra koruma sağlayan savunma parçacıkları yer alır. Elma ile güneş yanıkları tedavi edilebilir ve bu yanıkların soyulması engellenebilir. Yanıklara karşı rendelemiş olduğunuz elma ile bir çay kaşığı gliserini karıştırın ve bu karışımı cildinize sürün. Yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra soğuk su ile yıkayın.

Akne ve Leke Tedavisinde Kullanılabilir

Yüzünüzde oluşan akne ve lekelerden kurtulmak için çeyrek bir elmayı ezin ve süt kreması ile karıştırın. Oluşan karışımı yüzünüze sürün ve 5-10 dakika beklettikten sonra durulayın. Elma aynı zamanda, serinletici etkisi sebebiyle, akne ve güneş yanıklarına karşı rahatlama da sağlar. Bunun için bir dilim elmayı 1 saat kadar buzdolabından bekletin ve çıkardıktan sonra güneş yanığı olan ya da akne eğilimli cildinize uygulayın.

Elma Çok İyi Bir Toniktir

Elma ve elma suyu sirkesi cildinize gerginlik kazandırabilecek tonik özelliği görürler. Elma suyu sirkesi gözeneklerde birikmiş ve akneye yol açan yağın temizlenmesine yardımcı olur. Elma suyu ayrıca cildin PH seviyelerini dengeler ve böylece cildin kendi yağlarının aşırı üretimine de engel olur. Tek yapmanız gereken bir parça pamuğa elma suyu sirkesi dökmek ve yüzünüzü bununla silmektir. Elma suyu sirkesi tonikle aynı etkiyi yaratacak ve akneleri cildinizden uzak tutacaktır.

Gözlerdeki Şişkinliklere İyi Gelir

Gözleriniz altına koyacağınız elma dilimleri koyu renkli halkalara ve şişmiş gözlere iyi gelecektir. Alternatif olarak, 2 yemek kaşığı elma suyu ile rendelenmiş patatesi karıştırıp şişmiş gözlerinize uygulayın ve üzerini ılık bir kumaşla örtün. Yaklaşık 10-20 dakika bekletin ve ardından ılık su ile yıkayın.

Cilt Kanserini Önler

Elmanın içerisinde az miktarda bulunan A Vitamini cilt gelişiminde önemli rol oynar ve böylece olgunlaşmamış cildi olgun ve fonksiyonel bir cilde dönüştürür. A Vitamini ayrıca cilt kanserine yakalanma riskini azaltır. Bir büyük elma günlük A Vitamini ihtiyacının kadınlarda %5 erkeklerde ise %4’ünü karşılar.

C Vitamininin Faydaları

Elma tüketimi ile birlikte vücuda giren C Vitamini miktarı artar. C Vitamini ise ciltte bol miktarda bulunan bir protein olan kollajenin oluşumunda kullanılır. C Vitamini eksikliği ise düşük miktarda kollajen üretimine sebep olur ve bu da ciltteki yaraların tekrar açılmasına yol açabilir. Bir büyük elmada yaklaşık 10,3 miligram C Vitamini bulunur ve bu da kadınların günlük ihtiyacının %14’ünü erkeklerin ise %11’ini karşılar.

Elmanın Saça Faydaları Nelerdir?

Elmanın cildinizin dostu olması ile beraber saçlarınız için de çok faydalı olduğu bilinmektedir. Peki, elmanın saçlarınıza ne gibi faydaları vardır?

Saçın Gelişimini Destekler

Elmanın içerisinde saçlar ve tırnaklar için oldukça önemli olan biotin yer almaktadır. Özellikle saç dökülmesi ile mücadele eden kişilerin diyetlerine biotin eklemeleri tavsiye edilmektedir. Yapılan araştırmalara göre biotin saçın gelişimini desteklemekte, her bir tele güç ve kalınlık aşılamaktadır.

Daha Uzun ve Daha Sağlıklı Saçlara Sahip Olmanıza Yardımcı Olur

Birçok kişinin hayali uzun ve parlak saçlara sahip olmaktır. Bu lezzetli meyve ise bu hayale ulaşılmasına yardımcı olur. Bunun sebebi ise elmanın içeriğinde procynidin B-2 bileşeninin olmasıdır. Bu bileşen saç gelişimini destekler, saçları kalınlaştırır ve erkeklerdeki kelliği önler.

Saç Kaybını Önler

Elma, içeriğinde yer alan çözünür lifler, fenolik bileşenler, antioksidanlar ve vitaminler sayesinde saç kaybını önler. Günlük olarak tüketilen elma ayrıca saç dökülmesine de engel olur. Elmanın içerisinde yer alan antioksidanlar ise saç derisindeki dolaşımı hızlandırarak saçların gelişimini destekler.

Kepek Tedavisine Destek Olur

Saç dersine elma suyu uygulamanız saç derisinin dengesini korumasına yardımcı olarak kepek gibi saç derisi problemlerine karşı koruma sağlar. Tek yapmanız gereken duş sonunda saçınızı elma suyu ile yıkamaktır. Bu yöntem sayesinde saçınız kepekten arınacak ve daha fazla parlayacaktır.

Elmanın Diğer Faydaları Nelerdir?

Kansere karşı koruma sağlar.Zengin bir lif kaynağı olması sebebiyle kolesterol karşıtıdır.Bağışıklığı güçlendirir.Alzheimer’i önlemeye yardımcı olur.Astıma karşı koruma sağlar ve astıma yakalanmış kişilerin tedavisine destek olur.Huzursuz bağırsak sendromunu etkisizleştirir.Parkinson’u önler.Kataraktı önler.Hemoroidi önler.Kilo vermeye yardımcı olur.Elma tüketimi tükürük salgısını arttırır ve böylece dişlerdeki çürümeyi erteler.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/elma-binbir-derde-deva/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Bebeklerin gözü neden sulanır?

Bebeklerde göz sulanması

Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. İskan Abay, bebeklerde görülen göz sulanmasının, doğuştan olan göz tansiyonu gibi diğer göz hastalıklarının da habercisi olabileceğini, erken tanı için zaman kaybetmeden bir göz doktoruna başvurulması gerektiğini bildirdi.

Op. Dr. Abay, yapığı açıklamada, yeni doğan bebeklerde oluşan gözyaşı kanalı tıkanıklığı, göz sulanması ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Bebeklerin %6’nın göyaşı kanalı tıkalıdır

Yeni doğan bebeklerin ortalama yüzde 6’sında gözyaşı kanalı tıkanıklığı bulunduğuna dikkati çeken Abay, doğumdan birkaç hafta sonra gözyaşının dışa akması sonucu oluşan sulanmanın gözde çapaklanma, kirpiklerde yapışıklık, iltihaplı akıntı, gözyaşı kesesinin olduğu bölgede şişlikle belirti verebildiğini kaydetti.

Gözyaşı kesesinin buruna açıldığı yerde bir zarın bulunduğunu kaydeden Abay, bu zarın normalde bebek doğmadan açıldığını, ancak bazı bebeklerde bu zarın doğum sonrası açıldığı için gözyaşı kanal tıkanıklığının önemli bir belirtisi olduğunu ifade etti.

Abay, bebeklerde görülen göz sulanmasının, doğuştan olan göz tansiyonu gibi diğer göz hastalıklarının da habercisi olabileceğini, erken tanı için zaman kaybetmeden bir göz doktoruna başvurulmasını istedi.

Gözyaşı kanalı tıkanıklığının tedavi edilmemesi halinde gözyaşı kesesi ve gözyaşı yollarının mikroplara açık hale geleceğini aktaran Abay, mikrop yayılırsa menenjit ve böbrek hastalığı gibi önemli sorunlara yol açabileceğini, gözyaşı kanalı tıkanıklığı olan hastalarda katarakt ameliyatı yapmanın bile risk oluşturabildiğini vurguladı.

Şerife Adıyaman – AA



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/bebeklerin-gozu-neden-sulanir/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Dinlenerek geçmeyen bel ağrısı ne olabilir?

Dinlenerek geçmeyen bel ağrısı ne olabilir?

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbn-i Sina Hastanesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Romatoloji Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şebnem Ataman, romatizmal hastalıklarda eklemlerdeki ağrıların genelde daha uzun süreli olabileceğini belirterek, istirahatle artan ağrıların iltihaplı bir romatizmal hastalığın habercisi olabileceğini bildirdi.

Ataman, “12 Ekim Dünya Artrit Günü” dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’de yarım milyondan fazla iltihaplı romatizma hastası bulunduğuna işaret ederek, “Hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen bu hastalıklar, eklem deformasyonlarına yol açarak hastaların hareket kabiliyetlerini kaybetmelerine sebep oluyor. Romatoid artrit özellikle kadınlar, ankilozan spondilit ise özellikle erkekler arasında çok yaygın bir sorun olmasına rağmen, bu hastalıklara dair toplumsal farkındalık yeterli seviyede değil” değerlendirmesinde bulundu.

Dünya Artrit Günü’nün toplumun eklem sorunları, belirtileri, mücadele yöntemleri, önlemler gibi konularda bilgilenmesi için önemli bir fırsat sunduğunu aktararak, şöyle devam etti:

“Toplumumuzda birçoğumuz, bir defa da olsa bel ağrısı çekiyor. Bu ağrıların önemli olup olmadığını anlamak için ağrı süresine dikkat etmek gerekiyor. Eğer bel ağrıları bir haftadan uzun sürüyorsa, ciddiye almakta yarar var. Ani bel tutulmaları, hareket edememe, yatakta istirahat etmek zorunda kalma, yürürken ağrı çekme gibi belirtilerin dikkate alınması gerekiyor. Önemsiz ağrıların çoğu 1-2 hafta içerisinde kendiliğinden azalır veya geçer. Eğer bu süre uzuyorsa, özellikle bel fıtığı veya disk hernisi gibi mekanik nedenlerin ve ankilozan spondilit gibi romatizmal hastalıkların araştırılması gerekir. Mekanik ağrılarda ağrı belden bacağa vuruyorsa ve güç kaybına neden oluyorsa bel fıtığı sinir sıkışmasına neden olmuş olabilir, ayrıca ciddiye almak gerekir.”

– “Romatoid artrit kadınlarda daha yaygın”

Önemli nedenlere bağlı olmayan ağrıların genelde kısa süreli olduğunu vurgulayan Ataman, “Romatizma ağrılarında eklemlerde olan ağrılar genelde daha uzun süreli olan ağrılardır. Hareketle artan ağrılar daha çok bel fıtığı ve kireçlenme gibi mekanik ve dejeneratif nedenleri düşündürürken istirahatle artan ağrılar, altta yatan iltihaplı bir romatizmal hastalığın habercisi olabilir” ifadesini kullandı.

Ataman, kadınların kas-iskelet sistemi ve romatizmal hastalıklara erkeklerden daha sık yakalandığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Romatoid artrit maalesef kadınlarda daha yaygın. Dolayısıyla onların daha da dikkatli olması gerekiyor. En sık görülme yaşı 40’lı yaşlardan sonra başlıyor. Osteoartirit (kireçlenme) yine 40-50’li yaşlarda başlayabiliyor ama daha yavaş ilerlediği için tam olarak fark edilmesi zaman alabiliyor. Romatoid artrit daha hızlı bir başlangıç gösteriyor. Haftalar içinde hastanın ellerinde, ayaklarında, küçük eklemlerinde şişlikler olabiliyor. Buna karşılık osteoartirit daha sinsi, daha yavaş ilerliyor ve ilk başlangıcını genelde hastalar çok iyi tespit edemeyebiliyorlar. İlerleyen dönemlerde giderek artan ağrılar hastanın yaşam kalitesini bozabiliyor.”

– “40 yaş üstü erkeklerde görülen bel ağrısı ankilozan spondilit habercisi olabilir”

Prof. Dr. Şebnem Ataman, erkeklerde de ankilozan spondilitin yaygın olarak görüldüğüne işaret ederek, “Hastalık daha çok 15 yaşından sonra başlıyor ve 40 yaşından önce ilk bulgularını veriyor. Dolayısıyla erkeklerde üç ayı geçen, 40 yaş altında görülen, hareketle nispeten düzelen bel ağrıları ve sabah tutukluğu ankilozan spondiliti düşündürmeli. Hastalığa bunların dışında gözde ağrı, kızarıklık ve bulanık görme, yer değiştiren kalça, topuk ağrısı ve bağırsak düzeninde değişiklik gibi bazı bulgular da eşlik edebilir” görüşlerini bildirdi.

Erken teşhisin, romatoid artrit ve ankilozan spondilitte çok önemli olduğunu belirterek, bu sayede eklemlerde ve omurgada oluşabilecek hasarların önlenebileceğini, hastanın da yaşam kalitesinin, süresinin çok etkilenmeyeceğini aktardı.

Erken teşhisle osteoartiritin neden olabileceğin yıkımın da azaltılabileceğini ve hastanın günlük yaşamını daha rahat sürdürebileceğini kaydetti.

Prof. Dr. Ataman, hastaların çareyi doğru mercilerde araması gerektiğine işaret ederek, “Bu hastalıklar için Türkiye’de en doğru merciler fizik tedavi ve romatoloji hekimleridir. Özellikle iltihaplı romatizmalar eklem dışında başka doku ve organları da etkileyebileceğinden daha sık aralıklarla takip edilmelidir. Bu hastalarda kullanılan ve hastalığın seyrini değiştirebilen bazı ilaçlar üniversite hastaneleriyle eğitim ve araştırma hastanelerinde yazılabildiğinden bu merkezlerde takibi tercih edilmelidir” ifadesini kullandı.

Hatice Şenses Kurukız – AA



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/dinlenerek-gecmeyen-bel-agrisi-ne-olabilir/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Elma şekeri öldürüyor!

GAZETE HABERTÜRK

ABD’li bilim adamları, tahta bir çubuğa batırılarak satılan elma şekerlerinin listeria bakterisini çok hızlı bir şekilde ürettiğini, çoğalan bu bakterilerin insanı öldürebileceğini açıkladı.

ABD’de listeria bakterisinden 7 kişi ve henüz anne karnında bir bebek ölmüştü. Özellikle çiğ etlerden geçen listeria bakterisinin gebelikte çok zararlı olduğu biliniyor. Uzmanlar, elmanın üzerine tatlandırılmış maddenin eklenmesi ve özellikle de tahta sapların bu bakteriyi üretip çoğaltabileceğini saptadıklarını duyurdu.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/elma-sekeri-olduruyor/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Ölümüne korsan!

Serkan AKKOÇ / Murat ERVİN / GAZETE HABERTÜRK

Sağlık Bakanlığı, ithal edilecek ilaç fiyatlarını belirlerken birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi ‘referans ülke’ sistemi uyguluyor. Bu ülkeler İtalya, İspanya, Yunanistan, Portekiz ve Fransa… Bakanlık, ithal edilecek ilaç için bu 5 ülkeden en ucuz satış rakamını referans alıyor. Buna bir de kamu iskontosu yansıtılıyor. Ancak ucuz ilaç satmak istemeyen yabancı firmalar, bu ilaçları Türkiye’ye kısıtlı miktarda gönderiyor. Ecza depoları da, kâr marjını düşük gördükleri 300’e yakın ilacı raflarına koymaktan kaçınıyor. İlaç piyasasında son günlerde baş gösteren sıkıntılı durum bununla da sınırlı değil. Hem ‘referans ülke sistemi’ hem de Sağlık Bakanlığı’nın Türk Lirası karşısında değeri sürekli artan euroyu ilaç ithalatında 2.07 TL’ye sabitlemiş olması nedeniyle kâr edemeyen ithalatçılar, sınırlı sayıda ilaç getirmeyi tercih ediyor. Bu da özellikle hayati önem taşıyan kanser ilaçları başta olmak üzere pek çok ilacın piyasada bulunmasını zorlaştırıyor. İhtiyacı olan ilaçları eczane ve ecza depolarında bulamayan hasta ve hasta yakınları, mecburen soluğu korsan ilaç satıcılarının yanında alıyor.

EN BÜYÜK SORUN KANSER İLAÇLARI

İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, ihtiyaç duyulan ilaçların yüzde 90’ına yakınının yurtdışından ithal edildiğini belirterek “Hükümet ilaç ithalatında 1.95 lira olarak sabitlediği Euro kurunu, 2.07 TL’ye yükseltti. Ancak bu yeterli olmadı. Euro bugün serbest piyasada 3 TL civarında işlem görüyor. İthalatçı firmalar aradaki bu fark nedeniyle zarar etmemek için özellikle kanser ilaçlarını getirmekten vazgeçti” diyor. Kanser ilaçlarının öncelikli satış hakkı hastane eczanelerine verilmiş durumda. Ancak hayli pahalı olan bu ilaçların ya bürokratik işlemler ya da bütçe imkânsızlıkları nedeniyle hastanelerde yeterli miktarda bulunamadığı iddia ediliyor. Özellikle borç içindeki üniversite hastanelerinin, bu ilaçları kısa sürede ve yeteri kadar temin etmekte zorlandığı belirtiliyor. Özel eczaneler de, satamayacakları düşüncesiyle, bu ilaçları stoklarında bulundurmuyor. Piyasada hangi ilaçların bulunup bulunamadığını takip eden korsan ilaç satıcıları, bu ilaçların büyük bölümünü ya ecza depolarından topluca alıyor ya da yurda kaçak yollardan sokuyor. Hastasının can derdine düşmüş olan vatandaşlar, korsanlarla ‘gizli’ mekânlarda buluşarak ilaçları gerçek fiyatının onlarca mislini ödeyerek temin etmek zorunda kalıyor.

NE KADAR GÜVENİLİR OLDUĞU BELİRSİZ

Ödenen fahiş rakamlara rağmen, korsandan satın alınan ilaçların ne kadar ‘sağlık’ verdiği de muamma. Zira bu ilaçlar, karekoddan takibinin yapılamaması için genelde kutusuz satılıyor. İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Zafer Cenap Sarıalioğlu, korsan yolla satılan ilaçların halk sağlığı için ciddi tehdit oluşturduğuna dikkat çekiyor. Türkiye Onkoloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Pınar Saip “Devlet, bazı firmalara ucuz ilaçları bulundurma zorunluluğu getirerek problemi çözmeye çalışıyor” diyor.

KORSANDAN EVLERE İLAÇ SERVİSİ

İstanbul’da öğretmenlik yapan ve annesi lösemi hastası olan H.Y. de, çareyi ilaç korsanlarında arayan bir hasta yakını. Doktorun, annesi için ‘Leukeran’ isimli bir ilaç yazdığını belirten H.Y, İstanbul’da bakmadıkları eczane kalmadığını, ancak ilacı bulamadıklarını söylüyor. Durumu doktora anlatınca “Hastalar bir şekilde buluyor” yanıtını alıyor.

‘HER ŞEY ESRARENGİZ ŞEKİLDE YÜRÜYOR’

H.Y. doktorun bu cevabının ardından başka bir hasta yakını vasıtasıyla haberdar olduğu korsan ilaç piyasasında yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Her şey esrarengiz bir şekilde yürüyor. Korsan satıcılar asla isimlerini vermiyor. Bazen bir yerde beklemenizi istiyorlar, gelip ilacı gizlice veriyorlar. Bir keresinde ilacı eve kadar getirdikleri oldu. İnsan kendini suçlu gibi hissediyor ama bunu yapmak zorundayız. Korsanlardan 3-4 kez ilaç satın aldık. Çaresizliğimizi kullanıp sürekli fiyat yükseltiyorlar, normal fiyatı 3 TL olan ilacı 100 TL’ye satıyorlar. İlaçların güvenli olup olmadığını bilmek de güç, merdivenaltı da olabilir. Çoğunun kutusu bile yok. Ama annem 1.5 yıldır lösemi hastası ve bu ilacı almazsa kan değerleri düşeceği için ölebilir.”

1 ARALIK’TA YENİ UYGULAMA HAZIRLIĞI

Sağlık Bakanlığı ilaç teminindeki aksaklığı gidermek için 1 Aralık’tan itibaren yeni bir uygulamayı yürürlüğe sokmaya hazırlanıyor. Buna göre, kanser hastaları kendisine yazılan reçeteyle önce hastane eczanesine gidecek. İlacı hastane eczanelerinde bulamazsa özel eczanelerden alabilecek. Ancak eczanelere aylık en fazla 20 bin TL’lik kanser ilacı satma sınırı getirilecek. Böylelikle özel eczanelerin eşit kazanç sağlaması ve ilaç potansiyelinin tüm eczanelere yaygınlaşması sağlanacak.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/olumune-korsan/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Artık yanıklar iz bırakmayacak

Ünal ÖZTÜRK / GAZETE HABERTÜRK

Hollanda’da, kaçıncı derece yanık olursa olsun iz bırakmayacak bir ‘organik yara bandı’ üzerinde çalışılıyor. Hollanda Yanıklar Vakfı tarafından yapılan açıklamada, kişinin kendi deri hücresinin üretilip yanık bölgeye nakledileceği sistem üzerinde çalışmaların sürdüğü ve nakledilecek deri hücresinin ‘organik yara bandı’ olarak tanımlandığı belirtildi. Kim Gardien adlı araştırmacı tarafından yürütülen çalışmalarda, yanığa deri nakli için yaklaşık 12 günde yeterli hücre oluşması sağlanarak, bunlar yara bandı gibi yanığın üzerine yerleştiriliyor. 



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/artik-yaniklar-iz-birakmayacak/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Yazın doğan bebekler…

GAZETE HABERTÜRK

İngiltere’de yapılan bir araştırma, yaz aylarında doğan bebeklerin diğerlerine göre daha sağlıklı olduğunu ortaya koydu. 500 binden fazla yenidoğan bebek üzerinde yapılan araştırmada, haziran-eylül döneminde doğan bebeklerin daha sağlıklı, yüzde 5 daha uzun ve yüzde 10 daha ağır olduğu belirlendi. Neden olarak ise annenin hamilelik sürecinde daha fazla güneş ışığı alması gösterildi.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/yazin-dogan-bebekler/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Halüsinasyon akıl hastalığı belirtisi mi?

GAZETE HABERTÜRK

Genellikle psikolojik rahatsızlıkların bir sonucu olarak görülen halüsinasyonların “beynin dünyayı anlamak için geliştirdiği doğal bir süreç” olabileceği ileri sürüldü. İngiltere’nin Cambridge ve Cardiff üniversitelerinin gerçekleştirdiği ortak çalışmada, var olmayan görüntü ve seslerin beyin tarafından, “gerçeğin boşluklarını tamamlamak için yaratılabileceği” ortaya çıkarıldı. Araştırmayı yürüten Profesör Paul Fletcher, “Beynin bu boşlukları doldurma yeteneği sayesinde odanızda hızla hareket eden bulanık bir gölgenin kedi olabileceğini anlayabiliyoruz. Ancak aslında var olmayanı algılamamızı sağlayan bu öngörü yeteneği bizi halüsinasyonların kıyısına götürüyor” diye konuştu.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/halusinasyon-akil-hastaligi-belirtisi-mi/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Sizin öksürüğünüz hangi tip?

Havaların soğumasıyla birlikte çocuklarda çeşitli rahatsızlıklar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Öksürük şüphesiz bunların başında geliyor. Lakin öksürüğün de çeşitleri var. Liv Hospital Çocuk Alerji ve Astım Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akçay’dan çocuklarda görülen öksürük çeşitleri, bunların doğal ve medikal tedavi yolları hakkında bilgi aldım…

Öksürük çocuklarda doktora başvuru nedenlerinin başında gelir. Anne ve baba çocuklarının öksürdüğünü görünce endişelenir. Öksürük çocuğun uyku düzenini bozarak hayat kalitesini etkileyebilir. Ancak öksürük her zaman bir problem değildir. Öksürük balgamı, akciğerleri irrite eden maddenin vücuttan çıkarılması veya enfeksiyonlardan vücudu koruyan bir reflekstir. Öksürük, öksürük refleksinden sorumlu olan sinirlerle veya havayolunda irritasyonla tetiklenen istemsiz bir reflekstir. Birçok neden öksürük refleksini tetikleyebilir. Öksürük, öksürüğün karakteristik özelliklerine göre ve öksürüğün süresine göre farklı tiplere ayrılabilir. Karakteristik özelliklerine göre 6 farklı öksürük tipi vardır: KURU ÖKSÜRÜK: Balgamın olmadığı, daha çok irritasyona bağlı olan öksürük tipidir. Kuru öksürük sıklıkla soğuk algınlığı nedeniyle görülür. Boğazdaki enfeksiyon nedeni ile irritasyona bağlı öksürük görülür. Bademcik iltihabı, laranjit, sinüzit gibi üst solunum yollarında enfeksiyon kuru öksürüğe neden olabilir. Alerji nedeniyle olan öksürükler genelde kuru öksürük şeklindedir. Alerjik astımda kuru öksürük görülür. Ev tozuna bağlı, sigaraya bağlı, irritasyona bağlı kuru öksürük görülebilir. Alerjik astım dışında oyuncağın bir parçası veya kuruyemişin akciğerlere kaçmasına bağlı kuru öksürük görülebilir. Reflüye bağlı, bazı tansiyon düşürücü ilaçlara bağlı öksürük de kuru öksürüğe neden olabilir. Mevsim değişikliklerinde özellikle sıcak havadan soğuk havaya geçişlerde öksürük görülebilir. BALGAMLI ÖKSÜRÜK: Genellikle akciğerdeki enfeksiyon nedeniyle olan öksürüklerde görülür. Öksürükle beraber balgam vardır. Balgamlı öksürüğün en önemli nedeni akciğerdeki enfeksiyondur. Zatürre bakterilere, virüslere, mantarlara bağlı olabilir. Hava yollarında sıvı veya mukus nedeniyle olur. Balgamlı öksürükle birlikte özellikle yüksek ateş varsa akla zatürre gelmelidir. Verem hastalığı da balgamlı öksürük yapan bir durumdur. Soğuk algınlığına bağlı zaman zaman balgamlı öksürük görülür. Balgamlı öksürük özellikle sabah kalkınca oluyorsa ve 1-2 aydan daha uzun sürüyorsa akciğerlerin bronşlarında harabiyet sonrası gelişen bronşektazi nedeniyle olabilir. Özellikle büyüme gelişme geriliği varsa, bebeklikten itibaren balgamlı öksürük oluyorsa akla kistik fibrosis gelmelidir.

KURUP ÖKSÜRÜĞÜ: Trakea ve larinkste viral enfeksiyon sonrası bu bölgede ödem gelişmesi sonucu aniden havlama şeklinde öksürük olur. Kurup hastalığında görülen bu öksürüğe kurup öksürüğü denir. Nefes borusunun girişinde gelişen ödem, nefes borusunu daralttığı için nefes almada güçlük ve sesli nefes alma görülür. Bu hastalığın tipik öksürük şekli havlama şeklinde öksürük görülmesidir.

BOĞMACA ÖKSÜRÜĞÜ: Boğmaca mikrobu tarafında oluşan bir öksürüktür. Gribal enfeksiyon gibi başlayan öksürük 1-2 hafta içinde boğulmalar şeklinde olmaya başlar. Öksürük krizleri sonrasında derin nefes alma olur. Öksürük sırasında kusmalar olabilir. 2-3 ay kadar süren bir öksürük olur. Hafifi ateş ve burun akıntısı da genelde birlikte olur.

HIRILTILI ÖKSÜRÜK: Astım veya bronşiolit gibi hastalıklar sırasında akciğerde bronşların daralmasına bağlı hırıltı ile birlikte öksürük vardır. Islık çalma şeklinde akciğerlerden ses gelebilir.

PSIKOJENIK ÖKSÜRÜK: Fiziksel nedenlerle açıklanamayan öksürüktür. Genellikle gribal enfeksiyon sonrası devam eder. Öksürük şekli genelde tekrarlayıcı kuru öksürük şeklindedir ve farklı bir seste öksürük olur. Uykuda olmaz ve uyandığında öksürük olur.

ÖKSÜRÜK İÇİN NE ZAMAN DOKTORA GİTMEK GEREKİR?

* 2-3 haftadan daha uzun sürüyors,

* Gün geçtikçe artıyorsa,

* Çocuğun günlük aktivitelerini etkiliyorsa,

* Kanlı balgam görülmüşse,

* 3 aydan küçük bir çocukta öksürük gelişmişse



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/sizin-oksurugunuz-hangi-tip/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Uzun uçuş yolculukları yapıyorsanız dikkat!

Ceyda ERENOĞLU / GAZETE HABERTÜRK

Toplumda yeterince bilinmediği için yarattığı tehlikenin farkında olmadığımız bir sağlık sorunu akciğer embolisi. Oysa tedavi olmayan akciğer embolisi hastalarının ölüm oranı yüzde 30 civarındayken, tedavi olan hastalarda bu oran yüzde 3’ün altına düşüyor. “Derin ven trombozlarının üçte biri akciğer embolisine neden oluyor” diyen İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu, toplardamarın içindeki pıhtının akciğerlere gitmesinin kan sulandırıcı tedavi ile engellenebileceğini söylüyor. Tedavi olmayan hastalarda yüzde 10 olan ölüm riski, kan sulandırıcılar ile yüzde 0.1’lere düşüyor. Pıhtıların tekrarlamaması ve embolinin oluşmaması için uygulanan derin ven trombozu kan inceltici tedavi (antikoagulan tedavi) en az üç ay sürerken, genetik bozukluğu olan hastalarda bazen ömür boyu ilaç kullanılması gerekebiliyor. Tedavide kullanılan ilaçlar ciddi kanamalara da neden olabileceği için tedavi planlanmasının konunun uzmanı bir doktor tarafından yapılması gerekiyor.

YAŞLILAR RİSK TAŞIYOR

Akciğer embolisi yaşlı ve kronik akciğer hastalıkları olanlar için daha büyük risk taşıyor. Sigara içen ve KOAH’ı olan hastalarda küçük bir emboli bile öldürücü olabiliyor. Hastanede yatan ve özellikle büyük ameliyat geçirenlerle kanser hastalarının riskinin daha büyük olduğu belirtiliyor. Bu hastalar için emboli riskini tayin edici tablolar bulunuyor. Hastanın durumuna ve olacağı ameliyata göre yapılan puanlamada 5’in üzerine çıkılmış ise bu hastalar yüksek risk grubuna giriyor. Prof. Dr. Kurdoğlu, “Ameliyat olan her hasta risk altındadır. Çocuk larda ve bir saatten kısa sürecek ameliyatlarda bu risk çok düşüktür” diyor. Buna karşın 40 yaş üzeri ve bir saatten uzun sürecek ortopedik protez ve kanser ameliyatı olacakların en yüksek riskli hasta grubunu oluşturduğu belirtiliyor.

GENETİK YATKINLIK

Embolide genetik yatkınlık çok önemli bulunuyor. Özellikle hem anneden hem de babadan geçmiş dominant bir gen halinde bu risk daha da yükseliyor. Aileden birisinin akciğer embolisi geçirmiş olması da riski ciddi şekilde yükseltiyor. Stresin emboli ile ilişkisi bulunmuyor. Ancak sigara içen KOAH hastalarında bu sorunun daha ağır seyrettiği hatta ölümle sonuçlanabileceği belirtiliyor. Hava kirliliği ve egzoz dumanlarının pıhtı oluşumunu kolaylaştırdığını gösteren yayınlar da bulunuyor.

TOPLUMDA YETERİNCE BİLİNMİYOR

Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu, Türkiye’de akciğer embolisine bağlı ölümlerin kalbe bağlı ölümler zannedilip istatistiklere yanlış yansıdığını ve sorunun öneminin farkına varılmadığını söylüyor. Doğru istatistik olmadığı için doktorların da konuyu ciddiye almadıklarına dikkat çeken Kurtoğlu, “Modern toplumlardaki hastanelerde emboliye karşı tedbir yöntemleri hasta yatışlarında elektronik yöntemlerle mecbur ediliyor. Eğer bu bölümler doldurulmazsa doktor hatası olarak kabul ediliyor. Bizde uygulama olmaması hastalar için tehdit oluşturuyor” diyor.

‘HASTANEELRDE YETERLİ TEDBİR ALINMIYOR’

Kurtoğlu, “Akciğer embolisi konusunda hastanelerde yeterince tedbir (profilaksi) alındığını düşünmüyorum. Türkiye’yi de içeren çok merkezli bir çalışmada emboli konusunda hastaların yüzde 50’si için önlem alındığı görülmüştür. Bu, hastanede yatan hastaların diğer yarısı için tedbir alınmaması anlamına gelmektedir. Bu oran ülkemizde cerrahide yüzde 60, dahiliye kliniklerinde yüzde 40 civarındadır” diyor.

KİŞİDE PIHTI TESPİT EDİLİRSE

Kişide pıhtı tespit edildiği zaman genellikle kan inceltici (antikoagulan) tedavi uygulanıyor. Tedavi süresi en az 3 ay oluyor ve ömür boyu bile sürebiliyor. Bacağın çok şiş olup kangren tehlikesi oluşması durumunda pıhtı eritici (trombolitik) tedaviler uygulanıyor. Pıhtı oluşan kişi ömür boyu risk altında bulunuyor. Bu kişiler hastanede yattıkları zaman bu risk daha da artıyor. Bu durumda kan inceltici tedaviler pıhtı atmasını önlüyor. Tedaviye rağmen akciğer embolisi devam ediyorsa damarın içine akciğere gitmesini engelleyen bir filtre konuyor.

IPC NE İŞE YARIYOR?

‘Intermittan pnömatik kompresyon’ (IPC) cihazı bacaklara bağlanıyor ve hasta bacak adalelerini kasarak yürüyormuş gibi yaparak toplardamarların içindeki akımın hızlanmasını sağlıyor. Böylelikle pıhtı oluşumu engelleniyor. Aynı amaçla bacaklara basınçlı çorap da (antiembolik çorap) giydiriliyor. Ancak bunun etkinliğinin IPC olmaksızın çok düşük olduğu ve yeterli bulunmadığı belirtiliyor.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/uzun-ucus-yolculuklari-yapiyorsaniz-dikkat/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

1 Ekim 2015 Perşembe

Yumurta zarının faydası!



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/yumurta-zarinin-faydasi/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Kulak Kireçlenmesi Belirtileri ve Tedavisi

Kulak KireçlenmesiKulak kireçlenmesi, kulak zarı ile iç kulağın bağlantısını sağlayan üzengi kemikçik yapısının sertleşmesi hastalığıdır. Bu hastalıkla birlikte oradaki kemikçiklerin tamamı veya bir kısmı elastik yapılarını kaybederek sesi eskisi kadar iyi iletemez hale gelirler.

Kulak Kireçlenmesi Belirtileri

Hastalarca bu hastalığın varlığına dair ilk bulgu işitme kaybı olmaktadır. Hasta zamanla fısıltıları duyamadığını fark eder veya gürültülü ortamlarda karşısında yüksek sesle konuşan kişiyi daha net duymaya başlar. Bu durum genelde bir kulakta başlar, sonrasında diğer kulakta da kendisini gösterir.

İşitme kaybı, ilerleyen bir süreç gösterir ve sağırlığa kadar gidebilir. Bu süreç zamana yayılmış olarak yavaş yavaş işleyebilir.

İşitme kaybının haricinde şu belirtiler de görülebilir:

  • Denge kaybı
  • Kulak çınlaması
  • Baş dönmesi

Kulak Kireçlenmesinin Nedenleri

Tıp sahasında gelinen bugünkü aşamada kulak kireçlenmesinin kesin nedeni ne yazık ki belirsizdir. Bununla birlikte genetik faktörlerin hastalığa yatkın hâle getirebildiği bilinmektedir. Yani anne veya babadan biri bu hastalığa yakalandı ise, çocukta hastalık geninin bulunma riski 50%’dir. Hastalık genine sahip olmak, hastalığın ortaya çıkacağını garanti etmez.

Bilim adamları, kulak kireçlenmesi neden araştırmalarını şu ihtimaller üzerinde yapıyor:

  • Kızamık hastalığı
  • İç kulağı çevreleyen kemiksi dokudaki gerilim kaynaklı kırıklar
  • Bağışıklık sistemi sorunları

Kulak Kireçlenmesi Nasıl Tedavi Edilir?

Şu an için kesin sonuç veren bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır; ümitler, modellenen kemikçiklerin hastalıklı kulağa yerleştirilmesi çalışmalarına odaklanmıştır. Bununla birlikte, şu tedavi yöntemleri hastalık belirtilerini azaltacaktır:

Vitamin ve Mineral Desteği

Henüz kanıtlanmamış olmakla birlikte; flor, kalsiyum ve D vitamini içerikli ilaçların işitme kaybını yavaşlattığı düşünülüyor.

İşitme Cihazı

Bu cihaz, kulak kireçlenmesi rahatsızlığını yok etmez veya ilerlemesini durdurmaz. Ancak işitme kaybının idare edilebilir seviyeyi aşması halinde duyma yeteneğinin geri kazanılmasını sağlayabilir.

Cerrahi Operasyon

İlerlemiş kulak kireçlenmesi rahatsızlıklarında üzengi kemikçiği cerrahi bir müdahale ile çıkarılarak yerine protez üzengi kemikçiği konulmaktadır. Bu operasyonda üzenginin tamamı da çıkarılabilir, sadece bir parçası kesilerek alınabilir de. Operasyon esnasında lazer ışınlarından faydalanılabilmektedir.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/kulak-kireclenmesi-belirtileri-ve-tedavisi/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

22 Eylül 2015 Salı

Ürtiker hastalığı hakkında bilmeniz gerekenler

urtiker

Bazı hastalıkların belirtileri ile benzer özellikler gösteren ürtiker ya da halk arasında bilinen adıyla kurdeşende doğru tanı ve tedavi büyük önem taşıyor.
Ürtiker halk arasında yaygın bilinen adıyla kurdeşen, toplumda sık görülen cilt hastalıklarının başında geliyor. Kızaran, kabaran, kaşıntı yapan döküntülerle gelişen hastalık, özellikle alerjik bünyeli kişilerde daha sık görülüyor. Bazı ciddi hastalıkların belirtileri ile benzer özellikler gösteren ürtikerde doğru tanı ve tedavi önem taşıyor. Memorial Antalya Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Oya Ermiş, ürtiker hastalığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Aniden başlayan kaşıntılar kronik hale gelebilir

Ürtikerin, akut ve kronik olmak üzere iki tipi bulunmaktadır. Akut tabloda döküntüler 15-20 dakika içinde genellikle kaybolur. Hatta hasta, sabah hastaneye gittiğinde hiçbir iz kalmamış olabilir. Ancak bu döküntüler kimi zaman öyle kaşıntılı olur ki kişinin iş ve özel yaşamı sekteye uğrar ve sorunlar yaşanabilir. 6 haftayı geçmiş olan ürtiker kronik olabilir. Döküntüleri kısa sürede ortadan kaldırmak mümkün olabildiği gibi zaman zaman inatçı olabilir. Antihistaminik ilaçlarla hastanın hayatına devam etmesi sağlanabilir.

Döküntüler ağız içinde görülmeye başlarsa…

Ürtikerin yol açtığı döküntüler, saçlı deri dahil, vücudun her yerinde görülebilir. Ancak en önemlisi ağız içi ve solunum yollarıdır. Böyle bir tabloda, hasta solunum sıkıntısı ile acile gelir. Hastanın adrenalin gibi özel bir takım ilaçlarla konforlu solunum sağlayabilmesi için belirli tedaviler verilir. Bu uygulamaların evde yapılması ya da önlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle döküntüler oral mukozaya yani ağız içi ve dudak çevresine sıçrarsa ve solunum sıkıntısı olursa zaman kaybedilmeden doktora gidilmelidir.

Stres hastalığın gelişiminde önemli rol oynuyor

Ürtiker, genelde alerjisi olan kişiler arasında yaygın olmakla birlikte, alerjisi olmayan kişilerde de görülebilmektedir. Alerjiye ek olarak; tiroid, mide-bağırsak hastalıkları, kolejen doku hastalıklarının ilk semptomları olabilir. Ürtikerin bir diğer önemli nedeni de strestir. Bir kişi vücudunda kızaran, kabaran, kaşıntı yapan ve sonra da kaybolan döküntüler görüyorsa hemen doktora başvurmalı ve nedenini öğrenmelidir. Hastadan alınan kan, idrar ve dışkı testleri ile ürtikere neden olabilen hastalıklar tespit edilip, hastaya ek tedavi verilebilir.

Nedeni bilinmeyen ürtiker tedavisinde psikolojik destek önemli

Ürtiker tedavisi, hastanın durumuna göre değişir. Hastaya, akut ve kronik ürtiker teşhisi konmasının ardından tedavide ilk seçenek olarak antihistaminik ilaçlar devreye girer. Eğer şikayetler artarak devam ederse steroid yani kortizon tedavisi başlanabilir. Hastanın tetkiklerinde herhangi bir problem tespit edilmezse ve klinik tablo 6 haftayı da geçmiş ise “Kronik idiopatik ürtiker” yani nedeni belli olmayan ürtiker teşhisi konulur. Bu durumda tıbbi tedaviye ek olarak psikiyatristten yardım alınabilir.

Şikayetler azalınca ya da geçince tedavi bırakılmamalı

Ürtiker tedavisi uzun solukludur ve ilaçlar, “döküntüler geçti denilerek” asla bırakılmamalıdır. Eğer ilaçlar, 3 gün kullanılıp bırakılırsa ürtiker, daha şiddetli bir şekilde geri dönebilir. Bu nedenle hastaya genelde aylık tedaviler verilir, iyileşse bile tedaviyi bırakmaması ve tekrar doktora başvurması gerektiği söylenir. Belirtiler azalmışsa tedavi, doktor tarafından basamak basamak azaltılarak sonlandırılır. Ancak şikayetler hala devam ediyorsa süreç 2-3 ay, hatta daha fazla uzayabilir.

Ürtiker hastalarının adım adım dikkat etmesi gerekenler

– Ürtikeri aktive eden alerjen gıdalar tüketilmemelidir. Özellikle çilek, yumurta sarısı, fındık, fıstık, çikolata ve deniz ürünlerinden uzak durulmalıdır.

– Kişi hayatındaki değişiklikleri çok iyi not etmelidir. Banyodaki sabun, şampuan, cilde uygulanan topikal bazı maddeler ürtikeri tetikliyorsa kaçınılmalıdır.

– Çamaşırlar, deterjan artıklarının kalmaması için çift durulanmalıdır.

– Çamaşır yıkarken yumuşatıcı asla kullanılmamalıdır.

– Banyoda cilt rahat bırakılmalı, kese ya da lif yapılmamalıdır.

– Solunum yoluyla giren alerjenler açısından tozlu ortamlarda bulunulmamalıdır.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/urtiker-hastaligi-hakkinda-bilmeniz-gerekenler/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Kaşıntı nasıl geçer?

kasinti

Ekzemadan bitlenmeye, ilaç döküntülerinden uyuza ve mantar hastalıklarına dek pek çok hastalıkta, bireyi hekime yönelten en önemli yakınma kaşıntıdır. Kimi zaman en az ağrı kadar hastayı rahatsız eden; uykusuzluğa ve depresyona yol açan, hatta intiharın eşiğine getiren bu bulguya, pek çok iç hastalığı da eşlik edebilmektedir. Kaşıntı için vücudun bir çeşit uyarısı ya da derinin bir tepkisi diyebiliriz. Basit gibi görünse de, kaşıntı bazen oldukça karmaşık sorunlarla birliktelik gösterebilir.

Kaşıntının nedenleri nelerdir?

Kaşıntının nedenleri araştırılırken hastanın yaşı, varolan hastalıkları, kullandığı ilaçlar, banyo alışkanlıkları ve hastanın psikolojik durumu gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Bazı ilaç allerjilerinde, deride görünen herhangi bir şey olmaksızın kaşıntı gelişebileceği unutulmamalıdır.

Barsak parazitleri, diyabet, iç organ kanserleri (safra kesesi, karaciğer, barsak kanseri); safra kesesi taşları ya da viral hepatit (sarılık) gibi nedenlerle ortaya çıkan safra yolu tıkanıklıkları, lösemi ve lenfoma gibi malign (kötü huylu) kan hastalıkları, böbrek yetmezliği, AIDS gibi sistemik (birçok organı tutan) hastalıkların gidişi sırasında ya da bazen bu hastalıkların ilk belirtisi olarak yaygın ve nedensiz kaşıntılar ortaya çıkabilir.

Kaşıntının en sık rastlanan nedenlerinden birisi deri kuruluğudur. Yaşlı hastalarda çok sık rastlanan bir türdür. Çünkü insan yaşlandıkça deri fonksiyonları, derinin esnekliği ve su tutabilme özelliği azalır. Sert alkali sabunlarla ve çok sıcak su ile sık banyo yapılması, derideki bu bozulmayı daha da arttırıp, koruyucu lipid tabakasını zayıflatarak, deri kuruluğuna ve kaşıntıya yol açar. Ülkemizde yaygın olan liflenme ve keselenme alışkanlığının da derinin kuruyup kaşınmasında önemli rolü vardır.

Deride görünür herhangi bir şey yokken, hasta kaşıntıdan yakınıyorsa, bu durum aksi kanıtlanana dek, altta yatan bir hastalığın belirtisi olarak kabul edilmelidir.

Kaşıntının tedavisi nasıl yapılır?

Kaşıntıda öncelikle nedene yönelik tedavi yapılmalıdır. Varolan deri hastalıkları uygun ilaçlarla tedavi edilir. Kaşıntı tedavisinde çok sık olarak kullanılan antihistaminlerin, ürtiker (kurdeşen) dışındaki kaşıntılarda etkisi hemen hemen yoktur.

Birinci kuşak diye tanımlanan ve sedatif (uyku verici) özellikleri olan antihistaminler, bu özellikleri nedeniyle kullanılabilir. Mentollü krem ya da pudraların, uzun süreli kullanımda, tahrişe neden olabileceği unutulmamalıdır. Yine de, kısa süreli olarak vazelinli, kortikosteroidli pomatlarla birlikte kullanılabilir. Uzun süren ve bir nedene bağlanamayan kaşıntılarda, hasta bir psikiyatrist ile konsülte edilmelidir.

Neden ne olursa olsun, serin ve klimalı bir ortam, pamuklu, hafif giysi ve yatak takımlarının kullanılması, aşırı terlemeden kaçınılması kaşıntıyı azaltır. Kalın, yünlü ya da sentetik giysilerin giyilmesi, çok sıkı giyinilmesi; hem deriyi tahriş etmekte, hem de vücut ısısını arttırarak kaşıntıyı tetikleyebilmektedir.

Alkol alımından, sıcak ve baharatlı yiyeceklerle, sıcak içeceklerden kaçınılması uygun olacaktır. Bu maddeler deride vazodilatasyona (damarların genişlemesine) neden olarak kaşıntıyı arttırabilirler



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/kasinti-nasil-gecer/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Grip aşısı için uygun zaman nedir?

grip1

Uzmanlar grip aşısı yaptıracakları uyardı ve grip aşısı yaptırmak için en uygun zamanı açıkladı.Sonbaharda etkisi artan grip virüsünün önlenmesi amacıyla yaptırılan grip aşılarının, değişen hava koşulları nedeniyle ekim ayı sonlarına doğru yapılması öneriliyor.

Sonbaharda etkisi artan grip virüsünün önlenmesi amacıyla yaptırılan grip aşılarının, değişen hava koşulları nedeniyle ekim ayı sonlarına doğru yapılması öneriliyor.

Sağlık Bakanlığı Grip Danışma Komisyonu Üyesi ve hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, grip virüsünün yüzlerce farklı tipi olduğunu ancak bunların her dönem belli türlerinin dünyada problem oluşturduğunu söyledi.

Grip aşılarının içeriğinin her yıl değiştiğine dikkati çeken Ceyhan, Dünya sağlık Örgütü’nün bu yıl uygulanacak aşılarda, geçen grip mevsimi boyunca etkili olan izole edilmiş virüslerden en sık görülenleri firmalara bildirdiğini, firmaların da buna göre aşı ürettiğini anlattı.

Grip aşısının uygulanma zamanlarına ilişkin bilgi veren Ceyhan, şöyle konuştu:

“Grip mevsimi yıldan yıla bazı değişiklikler gösterebiliyor. Aslında en sık görüldüğü dönem, sonbaharın ortalarından başlıyor, ilkbaharın ortalarına kadar. Bu dönem grip mevsimi havalardaki değişiklikler nedeniyle biraz geriye kaydı. Eskiden eylülde ‘aşı yapın’ demeye başlıyorduk, şimdi biraz daha geç, ekimin sonlarına doğru yapılmasını öneriyoruz. Çünkü bu aşılar 6 ay koruyor. Eskiden grip vakaları nisan ayının ortalarında biterdi, şimdi Mayıs ayının ortalarında azalıyor.”

Her yıl grip aşıları konusunda farklı görüşlerin ortaya çıktığını anlatan Ceyhan, “( Grip aşısı yaptırmayın) demek yanlış. Bunu diyenler, ilginç görünsünler, haberleri medyada yer alsın diye yapıyorlar. Hiç kimse zaten ‘herkes grip aşısı olsun’ demedi zaten ben de demiyorum, hiçbir bilim adamı da demez. Dünyada grip aşısını herkese yaptıran tek ülke ABD. Bunun dışındaki bütün ülkeler bizim gibi risk gruplarına uyguluyor” ifadelerini kullandı.

Ceyhan, kronik akciğer hastaları, dalağı alınanlar, şeker ve kronik böbrek hastaları, 65 yaşın üzerindekiler, kreşe giden çocuklar ve sağlık personelinin risk grubu içerisinde yer aldığını ifade etti.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/grip-asisi-icin-uygun-zaman-nedir/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

21 Eylül 2015 Pazartesi

Kramp nasıl geçer?

kramp
Kramp, istem dışı, son derece şiddetli, ağrılı ve uzun süren bir kasılmadır.

Herhangi bir kasınızı kendi hareketinizle kasmadığınız halde bazı sinirler kasılmayı tetikler ve kramp ortaya çıkar. Normal hareketlerimizi yaparken oluşan sıradan kasılmalar sonrası beynimiz gevşeme sinyali gönderir, kramplarda bu gevşeme sinyali net değildir ve kas gevşeyemez.

Kramp giren kastaki sertleşme gözle görülebilir veya dokunarak hissedilebilir. Kramplar birkaç saniye sürebildiği gibi, 15 dakika, hatta daha uzun sürelide olabilir. Tamamen çözülene kadar aynı yere üst üste de kramp girebilir.

Kramp girince ne yapmak gerekir?

Kramp girdiğinde kasların gevşetilmesi gerekir. Bu biraz acılı olabilir. Ancak şimdi size vereceğimiz tavsiyeler ile krampı geçirmeniz kolay olacak.

– Kramp bölgesi ovulur.

– Baldır bölgesindeki kramplar için germe hareketi yapılır.

– Buz tedavisi veya kızarana kadar ovma hareketi yapılır.

– Sıcak su torbası da kasları gevşetmek için yaralı olacaktır.

Şayet geceleyin ani oluşan kramplardan muzdaripseniz, bir çay kaşığı elma sirkesi ile iki çay kaşığı balı suda karıştırıp için. Bu, şikâyetlerinizin azalmasına yardımcı olacaktır.

Basit kramplar birkaç dakikada geçer. Bu süre zarfında geçmeyen ve sık tekrar eden kramplarda, özellikle, yaşı ilerlemiş kişilerin derhal doktora görünmeleri yararlı olacaktır.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/kramp-nasil-gecer/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Lenfomanın 4 önemli belirtisi

lenfoma

Herhangi bir enfeksiyon olmaksızın boyun, koltuk altı ve kasıkta oluşan şişlikler küçülmüyor, aksine her geçen gün büyüyorsa dikkat. Ele gelen ve 1 santimin üzerine çıkan bu şişlikler lenf bezleri tümörünün habercisi olabilir.

Lenf bezleri vücudun en önemli savunma mekanizmalarından biri. Vücudumuzda bulunan binlerce lenf bezi, enfeksiyon ve hastalıklara karşı direnmemizi sağlayan bağışıklık sisteminin en önemli parçası. Yaşanan enfeksiyonlar sırasında lenf bezleri büyüyor. Hastalık sona erdiğinde ise yeniden eski boyutlarına dönüyor. Bu durum son derece normal olan bir mekanizmanın göstergesi.

Lenfoma ise lenf bezlerinin kötü huylu tümörleri. Ancak birçok kişi yaşadığı bir kulak burun boğaz enfeksiyonu sırasında boynunda oluşan bir şişliğin lenfoma olduğundan şüphelenerek doktora gidiyor. Bu durumdan “Hastadan çok, hasta olmayanlar büyük bir korkuyla bize geliyor” diye bahseden Hemotoloji Uzmanı Prof. Dr. Siret Ratip, lenfomanın en önemli belirtilerini şu şekilde anlatıyor:

LENFOMANIN EN ÖNEMLİ BELİRTİLERİ

1- Lenf bezlerindeki geçmeyen ve büyümeye devam eden şişlik: Özellikle boyun, koltuk altı ve kasık bölgesinde herhangi bir enfeksiyon durumu olmaksızın oluşan ve büyümeye devam eden, genelde ağrısız seyreden şişlik.

2- İstem dışı ve hızla kilo verme: 6 ay gibi bir sürede rejim vs gibi bir süreç olmadan kişinin normal kilosunun yaklaşık yüzde 10’unu kaybetmesi.

3- Gece terlemeleri: Özellikle sıcak havalarda geceleri terlemek olağan bir durum. Ancak lenfomanın belirtileri arasında yer alan gece terlemesinde kişi pijamalarını ve hatta yatak çarşaflarını bile değiştirme ihtiyacı duyuyor.

4- Yüksek ateş: Sebebi belli olmayan ve herhangi bir enfeksiyona bağlı gelişmeyen ateş.

RADYASYON VE KİMYASAL MADDELER NEDEN OLABİLİYOR

Kanın ulaştığı her yerde oluşabilen lenf tümörlerinin büyük bir çoğunluğunda altta yatan bir neden saptanmıyor. Hemotolog Prof. Dr. Siret Ratip’in verdiği bilgilere göre, lenfoma hastalarının küçük bir bölümünde altta yatan nedenler arasında daha önce maruz kalınan radyoterapi, kimyasal madde örneğin benzen içerikli maddeler, viral enfeksiyonlar gibi nedenler olabiliyor. Büyük bir bölümünde lenf bezinin içindeki aktiviteden sorumlu olan genlerde tesadüfen bir kırılma olduğu saptanıyor. Oradaki hücreler bağımsızlığını ilan ediyor, çoğalıyor, diğer lenf bezlerine yayılıyor.

HASTALIĞIN ÇOK ÇEŞİDİ VAR

Lenfomalar, Hodgkin ve Non-Hodgkin Lenfoma olarak iki türde olmalarına karşın özellikle Non-Hodgkin Lenfomalar’ın onlarca çeşidi bulunuyor. Non-Hodgkin Lenfomalar ayrıca yayılma olarak çeşitlerine göre üç ayrı şekilde hareket edebiliyor. Bunlardan bir çeşidinde, hastalık çok hızlı büyüyor ve hızlı bir şekilde ilerliyor. Hasta acilen hastaneye yatmak zorunda kalabiliyor. Diğer bir çeşidi aylar haftalar içinde orta hızla ilerliyor. Bir başka türü ise daha yavaş ilerliyor ve hatta hayat boyu tedaviye bile gerek duyulmuyor. Başlıca üç grubun içinde de onlarca çeşit lenfoma tespit ediliyor. Bu nedenle incelemelerin çok ayrıntılı bir şekilde yapılması gerekiyor.

KEMOTERAPİ VE KÖK HÜCRE NAKLİ İLE TEDAVİ MÜMKÜN

Lenfomanın tedavisinde kemoterapi ve kök hücre nakli gibi yöntemler kullanılıyor. Tedavi yöntemleri çeşitlerine göre farklılık göstermekle birlikte lenfoma tedavisi mümkün olan bir hastalık. Ancak her hastalıkta olduğu gibi erken teşhis lenfoma tedavisinde de büyük önem taşıyor. Hodgkin lenfomaların 1. ve 2. evresinde 5 yıllık sağlıklı yaşam süresi yüzde 80, 3. ve 4. evrede ise yüzde 60 civarında. Non-hodgkin lenfomalarda ise kurtuluş oranları hastalığın çeşidine göre değişiyor ve yüzde 60’a yakını tamamen kurtulabiliyor. Tedaviye yanıtsız hastaların ise yüzde 30’a yakını yüksek doz kemoterapi ve hastanın kendisinden toplanan kök hücre nakliyle kurtulabiliyor. Ayrıca son 10 yılda geliştirilen birçok yeni ilaç sayesinde tedavinin başarısında gelecek vadeden sonuçlar bekleniyor.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/lenfomanin-4-onemli-belirtisi/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Mide ekşimesi nasıl geçer?

 

mideeski

Mide Ekşimesi, midemizde yanma hissi ile birlikte yaşadığımız ve asıl nedeninin mide asidinin fazla salgılanması olan bir rahatsızlıktır. Özellikle yağlı ve ağır beslenme sonucunda ortaya çıkan bu rahatsızlığın çok farklı nedenleri olabilmektedir. Gün boyu midede şişlik ile birlikte ortaya çıkan bu rahatsızlık, ağızda su birikmesine sebep olmakla birlikte mide bulantısına da sebep olabilir.

Mide ekşimesi neden olur?

Mide ekşimesinin başlıca nedenleri arasında, düzensiz beslenme, fazla yemek yeme, yemekten hemen sonra uyuma veya uzanma, aç karına sigara içme gelir. Mide ekşimesine, mide asidinin salgılanmasını sağlayan her şey sebep olabilir. Bu bazen Sinirsel bile olabiliyor. Ayrıca, mide veya onikiparmak bağırsağı ülseri, safra kesesi iltihabı, reflü ve gastrit mide ekşimesine neden olabilir. Hamilelikte mide ekşimesi şikayetleri oldukça fazladır.Alkol de midedeki yanma hissini arttırır.

Mide ekşimesi tedavisi için neler yapılabilir?

Sürekli bir rahatsızlık olmadığı sürece doktor tedavisi gerektirecek bir rahatsızlık değildir. Mide ekşimesine sebep olan durumlardan uzak durmak çoğu zaman mide ekşimesinin olmaması için yeterlidir. Özellikle az ama sık sık yemek yemek, Soframızda sürekli yoğurt bulundurmak ve fazla baharatlı yemek yememek faydalı olmaktadır. Ancak sürekli olarak devam eden mide ekşimelerinde ilaç kullanımı gerekebilir.

Mide ekşimesi için evde uygulanabilecek tedaviler nelerdir?

Midenin dostu olan Muz, mide yanması ve ekşimesi şikayetlerini azaltmaya yardımcı olur. Ayrıca, çiğ zeytinyağı da mide ekşimesinin geçmesinde faydalıdır. Ayrıca Süt mide ve kalın bağırsak rahatsızlıklarında oldukça etkili olan bir diğer üründür. Bunların yanı sıra maden suyu içmek, mide asidinin büyük bir bölümünü etkisiz hale getirerek mide ekşimesine iyi gelebilir. Salatalarda elma sirkesi kullanmak da mide ekşimesinin geçmesi konusunda yardımcı olabilir. Bir bardak Sürü ısıtın ve için. Bir süre sonra midenizde ki ekşimenin geçtiğini göreceksiniz.



Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/mide-eksimesi-nasil-gecer/
Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

25 Mart 2015 Çarşamba

Dirseklerdeki Ağrı


Tenisçi dirseği, dirseğin hariç tarafındaki kemik çıkıntıda ağrı ve hassasiyetle karakterize bir hastalıktır.



Dirsek eklemi kolun üst kısmındaki humerus adındaki kemikle kolun alt kıs*mındaki ulna adlı kemik arasında yer alır. Humerus kemiğinin alt kısmındaki kemik çıkıntılara epikondil adı verilmektedir. Dıştakine lateral epikondil diyoruz ve buna bazı önkol kaslarının kirişleri yapışır.Tenisçi dirseği elin ve bileğin düzgün tutulması ve kaldırılmasını verici önkol kaslarının çok kullanılmasından kaynaklanan bir şeydir. Bu kaslar aşırı kullanıldıklarında kirişler tekrarlayıcı bir biçimde tutundukları nokta olan lateral epikondili çekerler. sonuç olarak kirişlerde reaksiyon ve ödem oluşur. Kirişlerdeki tekrarlayan küçük yırtıklar ağrı oluşturur. Tenisçi dirseğine neden olan aktiviteler tenis ve öteki raket sporları, marangozluk, makine işleri, uzun süre klavye ile yazı yazmak ve örgü örmektir.Tenisçi dirseğinin belirtileri şöyle sıralanabilir:Dirseğin hariç tarafında ağrı ve hassasiyet

Eli ve bileği düzeltme yada kaldırma sırasında ağrı

Ağır cisim kaldırırken ağrının çoğalması

Eli yumruk yaparken, el sıkma esnasında, bir cismi kavrarken ve ya kapı kol*larını çevirirken ağrı

Dirsekten önkola ve ya üst kola yayılan ağrı


dirsek ağrı


Tenisçi Dirseği hastalığı Tedavisi


Ağrı geçene kadar dirseğe 2-üç gün süreyle 3-4 saatte bir 20-30 dakika buz uygulanır.

Tenisçi dirseği için oluşmuş hususi bir dirseklik verilmektedir. Bu dirseklik dirseğin altından önkolu sarar ve önkol kaslarının ağrılı epikondili çekmelerini tedbir*eye destekçi olur.

Ağrı kesici, yangı önleyici ilaçlar verilmektedir.

Fizik tedavi ve düzenli egzersiz programı ciddi yarar sağlar.

Lateral epikondil çevresine kortizon enjeksiyonu fayda sağlayabilir.

şiddetli olgularda cerrahi tedavi gerekmektedir.

Belirtiler düzelene kadar tenisten ve öteki raket sporlarından ve dirseğin yine*layan hareketlerine neden olan aktivitelerden irak durulmalıdır. Cisimleri kaldırırken lateral epikondili fazla kullanmaktan kaçınmak için avuç yukarıya dönük olmalıdır.

Belirtiler tedavi başladıktan sonra 1-2 hafta arasında geriler. fakat bu zaman arasında durumu kötüleştirecek fiziksel aktivitelerden uzak durulmalıdır.


Kaynak: Dirseklerdeki Ağrı






Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/dirseklerdeki-agri/

Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Radyoloji nedir?


Röntgen filmlerinin çekimi için, hususi olarak oluşturulmuş odalar içine monte edilmiş röntgen ışını sağlayan cihazlar gerekebilir. Hastanın yatırılacağı masa, çekilecek filmin şekline göre değişiklik arz edebilir.



Alm. Radiologie (f), Fr. Radiologie (f), ing. Radiology. Röntgen ışınlarından istifade ederek bedenin iç organlarındaki hastalıkların teşhisi ve röntgen, gamma gibi başka iyonize radyasyon metodları ile bu hastalıkların tedâvisi ile de uğraşan tıp ilminin bir dalı. Radyoloji iki ana bölümde ele alınır. Birincisi tanı radyolojisi, ikincisi tedâvi radyolojisi, yâni radyoterapidir.

Röntgen ışınları, 1895 yılında Wilhelm Conrad Röntgen tarafından bulunmuştur (Bkz. Röntgen ışınları). Röntgen ve ya X ışınlarının bulunmasından 20 yıl sonra uygulamada çok aşırı değişik metodlar bulunmuştur. Meselâ; 1912 yılında kimografi tekniği (iç organların hareketinin incelenmesi), 1930 yılında pyelografi yada urografi tekniği (idrar yollarının filminin çekilmesi), 1939 yılında radyoizotoplar, 1947 yılında ise betatron ve radyoaktif kobalt bulunmuştur.


rayoloji nedir


Tatbikatta röntgen ışınları yumuşak ve sert olarak ikiye ayrılır. Yumuşak x ışınlarının frekansı düşük, dalga boyu uzundur. sert x ışınlarının ise dalga boyu kısa, frekansı yüksektir. Sertliğinin çok olması x ışınlarının en büyük özelliği olup, cisimlerin içine girebilme özelliği ile doğru orantılıdır. içinden geçtikleri cismin atom ağırlığının artarak çoğalması, x ışınlarının bu özelliğini azaltır. x ışınları atom ağırlığı fazla olmayan kalın maddelerin içinden çok pratik geçebilirler.


Vücutta maksimum kemikteki kalsiyum, en az da hava, x ışınını absorbe eder (emer). Kan, kas ve yağ dokusu bu ikisinin arasında yer alır. ihtivâ ettikleri kalsiyum miktarı fazla olan kemikler, filmde en ince ayrıntılarına kadar net şekilde görünür. Meselâ kemiklerdeki çatlaklar kolaylıkla röntgen filminde tespit edilirler. Akciğerlerdeki herhangi bir anormal hâdise, lezyon (meselâ bir apse), içindeki hava itibariyle siyah-beyaz görüntü biçiminde kolaylıkla tespit edilirler. Barsak tıkanmalarında da gaz-mt.iyi seviyesi, siyah-beyaz görüntü vererek, barsağın şiş ve tıkanık halkalarını ortaya çıkarır.


Röntgen filmlerinin çekimi için, hususi olarak oluşturulmuş odalar içine monte edilmiş röntgen ışını sağlayan cihazlar gerekebilir. Hastanın yatırılacağı masa, çekilecek filmin şekline göre değişiklik arz edebilir. Röntgen ışınlarının tespiti normal fotoğraf çekimi şeklindedir. Asetat selüloz üzerine yayılan gümüş bileşiği eriyiği, röntgen ışınlarına duyarlıdır. Film banyodan sonra incelemeye hazır vaziyete gelir. Röntgen ışınları vücûdun kalın kemikli kısımlarında yansıma yaparak filmde istenmeyen gölgeler meydana getirir. Bu gölgelenmeleri önlemek için yansıyan ışınları yutan kurşun şeritlerden yapılmış elek levhalar kullanılır. Bu elekler, röntgen tüpü ile gövde içinde yer alır. bedenin kafa ve kalça gibi kısımlarında üç boyutlu görüntü elde etmek için, röntgen tüpüne iki konumdan tespit yaptırılır. Bu işlerin yapılabilmesi için röntgen cihazının tereoskopik film çekme düzenine sâhip olması lâzımdır. Röntgen şuâları, yoğunluğu farklı dokulara göre filmde iz bırakır. Az iz bırakan organlara dışardan hususi maddeler verilerek sun’î şekilde yoğunlaştırılır. Meselâ, metresideyi görünür hâle getirebilmek için baryum sülfat eriyiği; kalın barsak filmi için baryum sülfatın reçine ile karışmış eriyiği; dolaşım sistemiyle kılcal bölgelerin filmi için iyotlu tabii bileşikler; omurilik ve bronşların filmi için de iyotlu natürel yağ ya da etiliyodofenil undesilat eriyiği kullanılır. bu gibi maddelere radyoopak madde ismi verilmekte. Bu maddelerle yapılan röntgen tetkik yolları, tatbik edildiği sahaya göre değişik isimler alır. Meselâ; miyelografi (omurilik filmi çekme tekniği), angiorafi (damar filmi), kolesistografi (safrakesesi filmi), urografi yahut piyelografi (böbrek ve idrar yöntemleri filmi) gibi. Piyelografi ve anjiyografi, yerlerini hareketli sinema filmlerine benzer röntgen filmlerine terk etmeye başlamıştır.


Röntgen filmleri, oldukça çok hastalığın teşhisinde epey bir önem taşımaktadır. Hattâ bâzı pozisyonlarda sâdece röntgen filmleriyle kesin teşhis konabilmektedir. Kırıklar, çıkıklar, akciğer apsesi, mide delinmesi, barsak tıkanması bunlardan sâdece birkaçıdır. Röntgen film ve tekniklerinin teşhis ve tedâvideki öneminden ötürü radyoloji bir ihtisas dalı hâline gelmiştir. Bu dalda ihtisas yapmış olan hekimlere, radyolog denmektedir.


Röntgen ışınlarının tıptaki bir uygulaması da radyoskopidir. kamu içinde “ayna” olarak da isimlendirilen bu teknikte; röntgen ışınları neşreden bir kaynakla floresan bir ekran içinde bulunan bir insanın herhangi bir organının var ekranda (fluoroskopi ve ya radyoskopiyle) direkt doğruya tetkiki söz konusudur.


Kaynak: Radyoloji nedir?






Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/radyoloji-nedir/

Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Röntgen filmi

Röntgen filmi icadından önceki hali:


Röntgen cihazı buluş edilmeden öncelikle, doktorlar kemikte kırık olup ol*madığı, vücudun bir ya da birden bire çok ye*rinde görülen nüzul, şişkinlik, ağrı gibi nedenlere bakarak anlamaya çalışırlardı. çatlak, çıkık bu gibi gözle görülmeyen sorunlarda kendi bilgi ve tecrübelerine dayanarak el yordamıyla tedavi etmeye çalışlardı. Buda aşırı sağlıklı bir yöntem değildi ancak eldeki imkanlarla fakat bu kadar oluyordu.


rötgen

Röntgen icadından sonra günümüzdeki hali:


Röntgenin bulunmuş olması ile beraber tıp konusunda büyük değişimler oldu. artık röntgen filmine bakıp vücudumuzda nerde kırık nerde çıkık mevcut daha iyi tetkik etmekte beraber kırığın çeşidi büyüklüğü, çatlak varsa ne derece bir çatlak olduğunu görerek daha kesin teşhis konmakta. Daha sağlıklı bir teşhisle hasta tedavi edilmekte.


Kaynak: Röntgen filmi






Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/rontgen-filmi/

Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

KOAH nedir, engellenebilir mi?

KOAH bir akciğer hastalığıdır.


Hava alternatifleri akciğerlere hava taşır. Hava yöntemleri bir ağacın dalları benzeri uca doğru gittikçe küçülür. Her bir ince dalın sonunda minik baloncuklara benzer çok fazla sayıda hava kesesi vardır.

S ağlıklı şahıslarda tüm hava yolları açık ve temizdir. Her bir minik hava kesesi havayla dolar. Daha sonra hava çabucak dışarı menfaat.


Sizde KOAH varsa, akciğerlerinizde sıkıntı mevcut anlamına gelir.

Hava yollarının içi daralır. Daha az hava girer, nedeni ise;

Hava yollarının duvarları kalınlaşır ve şişer

Etrafındaki küçük kaslar hava yollarını sıkıştırır

Hava yollarında öksürükle çıkardığınız balgam oluşur

Minik hava keseleri boşalamaz ve akciğerlerinizi çok aşırı doluymuş bunun gibi hissedersiniz

Doktorunuz akciğerinizle ilgili sorunlarınızı anlamanıza yardım edebilir.

doktorlar, KOAH\` ı iyileştiremezler fakat şikayetlerinizin azalmasına destekçi olabilir ve akciğerinizdeki zedelenmeyi yavaşlatabilirler.

Doktorunuzun dediklerini yaparsanız;


nefes darlığınızın azaldığını hissedeceksiniz

Daha az öksüreceksiniz

Daha güçlü olacaksınız ve daha sorunsuzca gezebileceksiniz

Kendinizi daha iyi hissedeceksiniz

Siz ve aileniz KOAH\` a karşı neler yapabilirsiniz?

Sigarayı bırakın

bütün ilaçlarınızı doktorunuzun söylediği biçimde kullanın. Yılda en az iki defa umumi kontrol için doktorunuza gidin. Grip aşısı olup olamıyacağınızı sorun.

soluk alıp vermeniz kötüleştiğinde, derhal hastaneye yahut doktora gidin

Evin havasını temiz tutun. nefes alıp vermenizi zorlaştıran duman benzeri şeylerden uzak durun.

Vücudunuzu dinç tutun. Yürüyün düzenli egzersiz yapın ve sıhhatli gıdalar yiyin.

KOAH \` ınız ağır ise, nefesinizden olabildiğince yararlanın. Evde hayatı mümkün olduğunca kolaylaştırın.


Kaynak: KOAH nedir?






Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/koah-nedir-engellenebilir-mi/

Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Nefes darlığı neden ve belirtileri

Nefes darlığı nedir?


Tıp dilinde dispne denilen nefes darlığı, hastanın nefes alıp vermede zorlanması halidir. soluk darlığı, hastalık olmaktan ziyade bir hastalığın belirtisi olabilir.


Nefes darlığı nedenleri:


nefes darlığına yorucu fiziksel aktiviteler sonucu metabolizma hızının çoğalması neden olabilmektedir. Bu tür soluk darlığı geçici ve normaldir. nefes darlığına sebep olabilecek asıl önemli sorun ise solunum yada dolaşım sisteminde, solunum ve dolaşımı yeterince karşılayamayacak şekilde arıza olmasıdır. soluk darlığına sebep olan başlıca hastalıklar astım, bronşit, zatürre, akciğer kanseri, kansızlık, zehirlenme, şişmanlık, yürek yetmezliği bunun gibi türlü yürek hastalıklar vb. olarak sayılabilir.


nefesdarlığı


Soluk darlığı belirtileri:


Spor yaptıktan, koştuktan yahut yorucu bir meslek yaptıktan sonra nefes alış verişinin ve kalp atışının hızlanması sonucu görülen geçici nefes darlığı normal kabul edilmektedir. fakat, istirahat halindeyken bile nefes alıp vermede zorluk çekiliyorsa bu soluk darlığına neden olan bir hastalığın belirtisi olabilmekte. gerçekte, soluk darlığı kısmen göreceli bir konudur ve bazen psikolojik soluk darlığı denilen ve hasta aşırı devinim yapmamış olmasına ve herhangi bir sağlık problemi da bulunmamasına karşın nefes darlığı çektiğini söyleyebilir.


Nefes darlığı tedavisi:


nefes darlığı tedavisi için evvela soluk darlığının sebepleri belirlenmelidir. Bunun için fiziksel muayene, EKG ve türlü testler yapmak gerekmektedir. kesin tanı konulduktan sonra soluk darlığına neden olan hastalık tedavi edilmeye çalışılır.

Astım yahut bronşit bu gibi hastalıklardan kaynaklanan nefes darlığına karşı bronşları gevşetici ilaçlar verilebilir. Kansızlıktan kaynaklanan soluk darlığı için ise kansızlığın tedavisine çalışılır. öteki rahatsızlıklar için de uygun tedaviler yapılır.

Bu arada, soluk darlığından şikayet edenlerin sigarayı muhakkak bırakmaları, ağır yemekleri de terk etmeleri gerekir. soluk darlığının nedenleri astım,bronşit, kalp hastalıkları, zatürre bunun gibi önemli hastalıklar olabildiği için, soluk darlığının nedeni ve tedavisi için doktora başvurmayı ihmal etmemek gerekir.


Kaynak: Nefes darlığı






Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/3046/

Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Göğüs Ağrıları hafife alınacak bir sorun değil

Göğüs Ağrısı çeşitleri


gene de göğüs ağrısı sebeplerinin büyük çoğunluğu kaburga eklemlerine dayanarak kırıkların ve çatlamaların, omuz, bilek ve kola bağlı rahatsızlıkların, adale devinimlerinin oluşturduğu hafif şikayetler şekilde öngörülebilir. Bir öteki göğüs ağrısı kaynağı da psikolojik rahatsızlıklardır. özellikle panik atak hastalarının en çok gözlemlenen şikayetleri de göğüs ağrıları üzerinedir.


Göğüs Ağrısı Belirtileri


göğüs hastalıkları Enfeksiyon hastalıklarının sebep bulunduğu göğüs ağrılarına, ateş nöbetleri, öksürük, balgam gibi faktörler eşlik eder. Ağrı akut niteliktedir ve derin soluklarla göğüs ağrısı şiddetlenir. Akciğer damarlarına bağlı kan pıhtısı tıkanıklıkları da enfeksiyonların sebep olduğu ağrılarla aynı niteliktedir. fakat akciğer kanserinde bu ağrı akut olarak değil adım adım başlar. ancak ve lakin tümör hücresi yayılımını arttırdığında ağrılar şiddetlenir. kalp temelli damar hastalıkları da özellikle fiziksel eforun sonucu olarak göğüs ağrısını hissettirir. Sol kola ve parmaklara, boyun ve çeneye kadarki bölgeye yayılım işaret eden bu ağrı eğer mide bulantısı, kusma ve sık terleme eşliğinde devam ediyorsa acil tedavi kaçınılmazdır.


Kaynak: Göğüs hastalıklarını hafife almayın






Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/gogus-agrilari-hafife-alinacak-bir-sorun-degil/

Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Kabakulak aşısı ve öneriler


Hastalık yapan 3 virüsün zayıflatılması ve hastalık yapıcı etkilerinin ortadan kaldırılması yoluyla geliştirilen üçlü kızamık,kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı, yıllardır bütün dünyada korkmadan kullanılıyor.



Kabakulak,damlacık enfeksiyonu ile kişiden insana bulaşmakta ve ateş,baş ağrısı,kulak ağrısı biçiminde belirtiler sağlayan ve kulak memesi hizasında yanaklarda tek yada çift taraflı şişliğe neden olan tükürük bezlerinin iltihabıdır. Hastalık yapan kabakulak virüsü,vücuda girdikten sonra kan yoluyla yayılmakta ve bununla birlikte pankreasın iltihaplanmasına ,beyin ve omuriliği saran zarların iltihaplanmasına (menenjit) ,erkek ve hanımlarda yumurtalıkları iltihaplanmalarına da neden olabilmekte ve sağırlık,kısırlık bunun gibi kalıcı hasarlara yol açabilmektedir.


kabakulak


Kabakulak Aşısı


Hastalık yapan bu 3 virüsün zayıflatılması ve hastalık yapıcı etkilerinin ortadan kaldırılması yoluyla geliştirilen üçlü kızamık,kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı,yıllardır bütün dünyada korkmadan kullanılıyor.


Bebekler anne karnındayken annenin bu hastalıklara karşı oluşturduğu bağışıklık cisimciklerini ( antikorlar) almakta ve bu şekilde hayatımızın ilk aylarında organik şekilde korunmaktadırlar. fakat,anneden geçen bu antikorların yavaş yavaş ortadan kalkması itibariyle bebekler 9. Aydan itibaren korunmasız olarak kalabilmektedir. Bu nedenle bütün bebeklerin 9. Aydan itibaren daima bir doz kızamık aşısı almaları gerekmektedir. Kızamık,kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı,şayet bebeğe 9. Ayda kızamık aşısı yapılmadıysa 12. Aydan itibaren uygulanmalıdır. fakat 9. Ayda kızamık aşısı uygulanmışsa kızamık,kızamıkçık ve kabakulak karma aşısının yapılma zamanı 15. Ay olmalıdır. Kızamık. Kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı olan bebeklerde ,nadiren aşıdan 5 ile 12 gün sonra hafif ateş ve bazı hafif deri döküntüleri olmakta ve bu belirtiler tedaviye gerek kalmadan 1-2 günde kendiliğinden iyileşmektedir. Bu bebeklere doktor tavsiyesiyle bir iki gün süreyle ateş düşürücü şurup ya da fitil verilebilir . Kızamık. Kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı ,bu hastalıklardan herhangi birtanesini geçirmemiş erişkinlere de uygulanabilir. Aşı yapılacak kişinin mesela önceden kabakulak geçirmiş olması,bu üçlü karma aşının yapılmasını engelleyici bir neden değildir. yalnızca hamilelere uygulanmaması gerekir.


Kaynak: Kabakulak






Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/kabakulak-asisi-ve-oneriler/

Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Çocuk Felci


26 Nisan-2 Mayıs ve 31 Mayıs-6 Haziran tarihleri arasında 5. si yapılmakta olan ulusal Aşı GüNLERi ile hastalığın kökünün kazınmasına yönelik çalışmalar başarıyla yürütülmektedir.



Bulaşıcılığı epey bir yüksek olan, polio virüsü denilen mikropla bulaşan bir hastalıktır.Kuluçka süresi on-14 gündür.1-4 yaşlarında (% 30 ikinci yaşta) daha sık görülmektedir.Mikrobun kaynağı hasta kişilerin dışkısı ve boğaz salgılarıdır.Dışkı ile kirlenmiş su ve besinlerin yenip içilmesi yahut kalabalık yerlerde havaya yayılan mikropların solunması ile bulaşmaktadır.


Hastalık çoğunlukla belirtisiz ve sinsi gidişlidir.Hafif ateş, başağrısı, kafa dönmesi, bulantı-kusma gibi nezlede görülebilecek belirtiler ortaya çıkar.bazan hastalarda hastalık bu belirtilerle kısıtlı kalırken kimilerindede kalıcı felçler ortaya menfaat.çocuk ayağa kalkmakta veya yürümekte eskisine oranla daha çok güçlük çekmeya başlar.nüzul olan bölgede (genellikle bacaklar) kaslar katı ve kasılmış değil, yumuşaktır ve duyu kaybı bulunmamakta.Bazı vakalarda solunum kasları ve diafragmada felce uğrayıp solunum güçlüklerine sebep olabilmektedir.ölüm oranı % 2-20 arasındadır.Beyindeki solunum merkezininde etkilenmesiyle bu oranlar % 40 lara kadar çıkabilmektedir.


Hastalığın tedavisi bulunmamakta.hayat boyu kalıcı saakatlıklara sebep olabilmekte.


Korunma


Çocuk-felci-aşısı-oral-olarak


Aşılanma ile olur.tüm dünyada çiçek hastalığında bulunduğu benzeri kökünün kazınabilmesi için çok aşılama çalışmaları oluşmuş ve birçok ülkede başarılı sonuçlar alınmıştır.ülkemizde da hala görülen bu hastalıkla mücadele için bu sene 26 Nisan-2 Mayıs ve 31 Mayıs-6 Haziran tarihleri arasında 5. si yapılmakta olan ulusal Aşı GüNLERi ile hastalığın kökünün kazınmasına yönelik çalışmalar başarıyla yürütülmektedir.


Ağızdan verilen ve toplumsal bağışıklamanın sağlanmasında mühim rol oynayan aşının yanında şahsi bağışıklamanın sağlanabilmesi için epey bir güvenilir ve etkin olan , enjeksiyon biçiminde kullanılan türü mevcuttur.


En etkili aşılama şeklinin 2,3,4. yahut 2,4,6. aylarda enjeksiyon tarzında yapılan ölü aşı ile 18. ayda ağızdan verilecek hatırlatma dozu olduğu kabul edilmektedir.


Kaynak: Çocuk felci






Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/cocuk-felci/

Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Ortopedik Hastalıklar


Yürüme, kırık sonrası rehabilitasyonun ciddi bir parçasıdır. Kırık bölgesine verilecek yüke göre yürüyüş ayarlanır. tüm bu rehabilitasyon çalışmaları, rehabilitasyon ekibi sebebi ile denetim edilerek yürütülmelidir.



Ortopedi


1-Kırıklar:


Kırıklar nasıl fiziksel engelliğe yol açabilir?


bedenin her hangi bir ekleminde veya kemiğinde meydana gelen kırıklar, gerek alçılama sonrası, gerek ameliyat girişimlerinden sonra, kırık öncesi işlevsel düzeyine getirilmezse, o uzvun sakat kalmasına neden olabilir.


Uzun bir zaman alçıda kalmış ya da ameliyat sebebi ile hareketsiz kalmış olan bir kemiğin birlikte birtakım istenmedik durumlar ortaya çıkar.


eklem hareketleri kısıtlanabilir ve eskisi bu gibi açılmayabilir.

Kaslarda hareketsizlik itibariyle erimeler başlar ve kas eski kıvamını kaybedebilir.

mafsal etrafında yer sektör tendon ve kapsül bu gibi yumuşak dokular kısalır.

Kırıkların Tedavisi Nedir?


Kırık sonrası, kırığın şekline, yerine ve kullanılan tedavinin şekline göre hususi rehabilitasyon programları uygulanır.

Ağrıyı ve ödemi azaltmak için ilaç tedavisinden yararlanılabilir. ayrıca bölgeye hale göre soğuk ve sıcak uygulamalar, fizik tedavi aletlerinden derin ısıtıcılar ve elektrik trendleri da uygulanarak, ağrı ve ödem tedavi edilmektedir ve kırık iyileşmesi hızlandırılabilir.

mafsal devinim açıklıklarını korumak yahut kısıtlanmış bir eklemi açmak için 5 tip egzersiz programından yararlanılır.

Zayıflamış kasları kuvvetlendirmek için, başlıca üç tip kuvvetlendirme egzersiz programından yararlanılır.

Yürüme, kırık sonrası rehabilitasyonun ciddi bir parçasıdır. Kırık bölgesine verilecek yüke göre yürüyüş ayarlanır. tüm bu rehabilitasyon çalışmaları, rehabilitasyon ekibi sebebi ile denetim edilerek yürütülmelidir.

2. Amputasyon ve ya Organ Kesilmesi


Amputasyon Nedir?


Bir uzvun (kol yada bacağın) bir tarafını yahut tamamını, tıbbi nedenlerden dolayı kesme işlemine amputasyon denir.


Amputasyon Sebepleri Nedir?


Damar hastalıkları, trafik kazaları, meslek kazaları, tümörler, müzminleşmiş mikrobik hastalıklar, doğumsal anomaliler, yanıklar ve şeker problemine bağlı, daralmış olan damarlarda kan dolaşımı azalır. Beslenemeyen, oksijenlenemeyen doku giderek solar, soğur, şiddetli ağrılara neden olur, deride ülserler dediğimiz yaralar menfaat ve bu hal giderek o dokuda daha da ilerler ve nekroz denilen ölü dokuya yahut gangrene çevrilir. Bu halde, hastayı kurtarmak ve ölü dokunun ilerlemesini önleme maksadıyla, tutulan uzvun kesilmesine karar verilmektedir.


Amputasyon Tedavisi Nedir?


Tedavi rehabilitasyon ekibi vasıtası ile yapılır. Bu ekip, fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı, ortopedist, fizyoterapist, ortez ve protez teknisyeni, meslek uğraşı terapisti, psikolog, sosyal hizmetler uzmanı ve aileden oluşmaktadır. öncelikle hastanın yaşı, mesleği, cinsiyeti ve amputasyon nedeni göz önünde bulundurularak, kesilecek uzvun seviyesi tayin edilir. bununla birlikte, güdük denilen kalan parçanın da durumu mühimdir. Rehabilitasyon çalışmaları üç ayrı devirde yapılır.


1. Amputasyon öncesi rehabilitasyon,

2 Amputasyon sonrası rehabilitasyon ve

3. Protez eğitim dönemi.


Rehabilitasyon çalışmaları, güdüğün kuvvetlendirilmesi, kollar ve gövdenin güçlendirilmesi, eklemlerde devinim kısıtlılıklarının önlenmesi, solunum egzersizleriyle akciğer kapasitesinin arttırılması, genel hareketliliğin arttırılması ve ağrının denetim edilmesinden oluşmaktadır.


Protez dönemindeki rehabilitasyon çalışmalarındaki amaç ise, önce hastanın ampute uzvunun seviyesine göre müsait bir protez seçimi gerekebilir. Daha sonra seçilen ortezin hasta tarafından iyi kullanılmasını sağlamaktır. Hasta orteziyle yana ve arkaya yürümeyi, farklı yüzeylerde yürümeyi, merdiven inip çıkmayı, sandalyeye oturup kalkmayı, yere oturup kalkmayı ve yerden bir şey almayı, koşmayı ve mani atlamayı emniyetli bir biçimde yapmasını öğrenmelidir. Hasta yapılan tüm bu tedaviler yardımı ile amputasyon öncesindeki işlevsel, ekonomik ve sosyal niteliğine geldiğinde, rehabilitasyon çalışmaları hedefine ulaşmış anlamına geliyor.


3. Doğuştan Kemik ve eklem Bozuklukları


A. Doğuştan Kalça çıkıkları


Daha çok makat gelişlerinde rastlanan doğuştan kalça çıkığının belli bir nedeni saptanmamıştır. lakin bağlardaki yumuşamaya yada rahim içinde yanlış duruşa bağlı olarak gelişebildiği öne sürülmektedir.


Belirti ve Bulguları Nedir?


Doğuştan kalça çıkıkları tek taraflı yada çift taraflı olabilir. Tek taraflı kalça çıkığında o taraftaki bacak öteki bacağa nazaran daha kısadır. En önemli bulgu, çocuğun muayenesi esnasında, kalçanın yana açılmasındaki yetersizlik ve/ve ya yana açılma sırasında bir sesle birlikte açılmasıdır.


Tedavisi Nedir?


Tedavi, teşhis konulduktan derhal sonra başlatılmalıdır. Rehabilitasyon ekibinin karar aldığı yerinde bir tedaviyle, çıkmış olan kalça yerine oturtulabilir ve büyüme ve gelişme de normal devam edebilir. Tedavinin geç başlatılması, durumun daha da büyümesine, hastanın topal yürümesine ve ileride kalça kireçlenmesi gelişerek, protez ameliyatları gerektirebilir.


B. Doğuştan Skolyoz ve ya Eğri Sırt


Doğuştan eğri omurga, yarım omurlar, birbirlerine yapışmış omurlar, omurganın yolunu ve gelişmesini bozabilir. Bu da çocuğun normal büyüme ve gelişmesini engelleyebilir.


Belirtileri Nelerdir?


Eğriliğin derecesine bağlı şekilde, değişebilir. ancak sırtta, ortada dışarıya doğru bir çıkıntı genellikle belirgindir. Bu durum bacaklarda, kalçada biçim bozukluğuna sebep olabilir yada başka iç organ bozukluklarıyla beraber seyredebilir.


Tedavisi Nedir?


Tedavi rehabilitasyon ekibi nedeni ile yapılmaktadır. Eğriliğin şiddetine bağlı, çelik balenli korseler, başka destekleyici cihazlarla düzelme olabildiği bu gibi, cerrahilik vakalar da söz konusu olabilmektedir.


C. Kondrodistrofiler ya da Cücelik


Bu anomali, kıkırdağın kemiğe dönüşmesi sırasında gelişmektedir.


Belirtileri Nedir?


Bu hastalarda çoğunlukla beden normal büyüklükte olup, kollar ve bacaklar normalden kısadır. Bu hastalarda başka iç organ problemleri de ayrıca görülür.


Tedavisi Nedir?


Tedavi gene rehabilitasyon ekibi yönünden yapılır. erek iç organ problemlerin çözmek ve hastayı mümkün olan en üst bağımsızlık mertebesine ulaştırmaktır.


Kaynak: Ortopedik Hastalıklar






Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/ortopedik-hastaliklar/

Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Menisküs Yaralanmaları

Menisküs yaralanmalar


Menisküsler, diz ekleminde yastık görevi görürler, diz ekleminin bütünlüğüne yardım ederler ve dönmelerde güvence unsurudurlar. Menisküsler çoğunlukla dize yandan gelen darbeler sonucu yırtılırlar. Diz bükülü iken uyluğun içe doğru çok dönmesi ile ve dizde aşırı gerilme sonucu da menisküsler yırtılabilir.


mensüküs


Yırtılma nedenleri:

– kaza ve darbelere bağlı

– hasar oluşturan eklem hastalıklarına bağlı

– eklem bağı hasarlarına bağlı

– doğuştan var olan şekil değişikliklerine bağlı kendiliğinden yırtılma.


Yırtılma yöntemleri

– longitudinal (uzunlamasına) yırtıklar

– transvers ve oblik (yatay ve eğri) yırtıklar

– menisküs kisti ile beraber olan yırtıklar.

teşhis

Muayene, röntgen, çift kontraslı artrografi, bilgisayarlı tomografi ve artroskopi ile tanı kesinleştirilebilir.


Belirtiler

– Kilitlenme : dizin 20-25 derece bükülü kalması, dizin gerilememesi durumudur. Bu durum bir kaç günlük istirahatle geçer. ancak kilitlenmeye sebep oalbilecek başka durumlardan (ağrı, kitle benzeri) ayırılmalıdır.


– Boşalma : dizlerde boşalmaya sebep olabilecek başka durumlardan ayrılmalıdır.


– şişlik (sıvı birikmesi) : darbe – kaza sonucu meydana gelen menisküslerde görülebileceği benzeri, menisküs yırtığı da sıvı birikmesine sebep olabilmekte.


Tedavi

Menisküs yırtığı teşhisi konulduktan sonra, yırtığın şekline ve olayın akut ya da kronik oluşuna göre menisküsün tamamı ya da bir bölümü ameliyatla alınır. Bir kısmının alınması tercih edilir. bununla birlikte artroskopik yöntem çağımızda daha çok aşırı kullanılıyor.


Diskoid menisküs denilen hal gelişme esnasında meydana gelen bir anomalidir ve sıklıkla hariç menisküsde görülür. Dizin hareketleri esnasında sesli bir kayma meydana gelir. Yırtık gelişirse ağrı ve kayma şiddetlenir.


Menisküs kisti; dış menisküsde daha çok görülmektedir. Dışta ağrılı bir şişlik biçiminde görülür. Diz gerginken şişlik belirginleşir, bükülü iken kaybolur.


Kaynak: Meniskus yaralanmaları






Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/meniskus-yaralanmalari/

Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler

Bel Fıtığında Egzersiz Yöntemleri

Bel fıtığında egzersiz


Buraya kadarki konuşmamızda bel egzersizlerinin öne*mini vurguladınız. Egzersizler nasıl uygulanmalıdır? Egzersizler bel fıtıklı hastaların tedavisinde etkinliği gösterilmiş ve çok olarak uygulanan tedavi metodları fasıla*sındadır. Belirli bir program arasında uygulanır. Bel ağrısın*dan korunmada, ağrının azaltılmasında, tekrarlanması ve yerleşmesinin engellenmesinde ve tedavide egzersizler te*mel rol oynar.


egzersiz


Egzersizlerin amacı tam şekilde nedir?


Egzersizlerin başlıca amacı şunlardır:

Sırt, bel ve karın kaslarının kuvvetini, dayanıklılığını ve esnekliğini artırmak,

Duruşu iyileştirmek,

Eklemlerin hareketliliğini kolaylaştırmak,

Kondisyonu iyileştirmek.

Egzersizleri doktor önermeliEgzersiz yaparken nelere dikkat edilmesi gerekir?Egzersize ağrılı girişken dönemi iyileştikten sonra hekim önerisiyle başlanmalıdır. nedeniyse egzersizler rahatsızlığın du*rumuna göre verilmeli ve insana hususi program yapılmalıdır.

Programa hafif yoğunlukta, az sayıda egzersizlerle baş*lanmalı, sonra yoğunluk giderek artırılmalıdır.Bel Fıtığı EgzersiziEgzersiz yapılırken soluk tutulmamalı, sorunsuzca soluk alıp vermeye itina gösterilmelidir.

Egzersiz yanlış kullanıldığında yarar yerine ziyan vere*bilir. örnek olarak bel fıtıklı hasta egzersiz sırasında nefesini tu*tar ve kendini sıkarsa karın içi basıncını artırır, bu da fıtı*ğına ziyan verir.

Egzersizler, yaşam biçimi olmalı ve düzenli olarak ya*pılmalıdır.

Sabah yapılan egzersizler güne sorunsuzca başlamada, ak*şam yapılan egzersizler ise uyumayı kolaylaştırmada etki*lidir.

Egzersizler yapıldığı sürece yararlıdır, bırakıldıktan sonra kısa zamanda etkisi kaybolur.Belfıtıklı hastalar için ne tür egzersizler olmaktadır?

Bu bölümün sonunda basit bazı egzersiz örnekleri vere*ceği, bunların dışında özel şekilde uygulanan beli ve omurgayı nebati olarak korselemeye ve bazı hususi kasları çalıştırmaya dayalı egzersiz programları da olmaktadır. Stabilizasyon egzersizleri denen bu egzersizler, karın ve sırt kas*larını kullanarak omurgada fizyolojik pozisyonu bulmaya, natürel korselemeye dayalı bir sıra egzersizdir. natürel korseleme, omurganın ve leğen kemiğinin ağrısız, en rahat du*rumda bulunduğu karın ve sırt kaslarının uyum içinde ça*lıştığı bir pozisyondur.


natürel korseleme egzersizleri nasıl bir programla uygulanır?


Stabilizasyon egzersizleri, belirli bir program içinde evre evre kullanılan yaklaşık 30 egzersizden oluşur. Bel fıtıklı hastalarda ağrıyı azaltmada ve fonksiyonları iyi*leştirmede etkinliği kanıtlanmıştır. Haftada 2-3 gün ve 6-8 hafta süreyle klinikte uygulanan programa hasta daha sonra evinde devam eder.Yeni bir araştırmamızda, bel fıtıklı hastalarda stabili*zasyon egzersizleri ile izokinetik egzersizler şekilde adlan*dırılan ve yüksek bedelli bir cihazla uygulanan egzersizlerin etkin*liğini karşılaştırdık ve stabilizasyon egzersizlerinin diğerin*den daha etkili olduğunu saptadık. Stabilizasyon egzersiz*leri bel fıtığı ameliyatı sonrasında da iyileşmeyi kolaylaş*tırmaktadır.

Kondisyon egzersizleri ne manasına gelmektedir?Egzersizler ne benzeri hallerde uygulanmamalı?

Egzersizler şu pozisyonlarda uygulanmamalıdır:

Ağrının şiddeti fazlaysa,

Egzersiz sonrası oluşan ağrı 2 saatten çok sürüyorsa,

Enfeksiyon hastalıkları gibi umumi durumu olumsuz et*kileyen hastalık varsa.Bel ağrısıyla kondisyon arasındaki ilişkinin belirlenme*sinden sonra kondisyon egzersizleri bel ağrısı tedavi prog*ramlarının mühim bir parçası haline gelmiştir. Ağrılı atak durumu iyileştikten sonra yoğunluğu zaman geçtikçe artırılan kondisyon egzersizleri kasları güçlendirir, hareketliliği artı*rır. Endorfin denen bir hormon salgılatarak ağrıyı azaltır ve genel şekilde iyi hissetmeyi sağlar. umumi gövde formunu iyileştirir. Kemikleri güçlendirerek ileri yaşlarda oluşan ke*mik zayıflamasından, osteoporozdan korunmada da tesir*lidir.


Kondisyon egzersizlerinin bünyenin umumi sistemine etkileri nasıldır?


kas-iskelet bina üstünde müspet etkileri birlikte kalp ve akciğerlerin dayanıklılığını artırır. Kan basıncı, kan şe*keri ve kan yağlan üstünde olumlu tesir gösterir.

Kondisyon egzersizleri nasıl yapılmalıdır? Kondisyonu iyileştiren fiziksel aktiviteler belirli bir dü*zende haftada en az üç kez, bir kerede en az 30 dakika sü*reyle ve belirli hedef yürek hızında yapılmalıdır. Hedef yürek hızı, azami yürek hızının (nabzın en çok artabileceği düzey) yüzde 50-80′idir. enfazla kalp hızı şu formülle bulunmakta:

en iyi yürek hızı = 220 – yaş

mesela 40 yaşındaki bir kişinin maksimum yürek hızı, dakikada,

220-40 = 180′dir.

Bu kişi fiziksel aktiviteye bu Habız sayısının yüzde 50′siyle başlayıp yüzde 80′ine kadar çıkabilir. Yani,

180 X % 50 = 90 nabızla başlar ve nabız sayısını za*manla yavaşça artırarak dakikada,

180 X % 80 = 144′e çıkarabilir.Kondisyonu iyileştiren aktiviteler nelerdir?

En kolay yapılanı yürümedir. bununla beraber bisiklete binme, koşma, yüzme önerilen öteki aktiviteler arasındadır. Bu aktiviteler esnasında özellikle bisiklete binerken omurganın düz biçimde tutulması, beldeki kavisin korunması mühimdir.Kondisyonu iyileştirmek için önerdiğiniz sporlar nelerdir?Sırtüstü yüzme en çok önerilen sporlardan biridir. Ka*yak da önerdiğimiz bir başka spordur. nedeniyse kayak sıra*sında omurgayı düzgün ve dengede tutmak, futbol, tenis benzeri sporlarla kıyaslandığında aşırı daha kolaydır.


önerilmeyen sporlar mevcut mıdır?


oldukça çok spor bel derdi olanlar için önerilmemektedir. ani dönme, ani devinim gereken sporlar tehlikelidir. örne*ğin futbol, voleybol, tenis bunun gibi sporlar öncesinde ısınma hareketleri yapılmazsa, kaslar iyice hazır olmaması sebebiyle sa*katlanmalar olabilir.Yaşamında düzenli fiziksel aktivite olmayan ve yeni başlayanlara ne bu gibi tavsiyelerde bulunursunuz?45 yaş üzerinde fiziksel etkinliğe başlayanların ve kalp, tansiyon, omurga problemi ya da öteki bir sistemle ilgili so*runu olanların, fiziksel aktivite planlanmadan önce dokto*ra danışmaları gereklidir.


Kaynak: Bel Fıtığında Egzersiz






Bize danışın http://www.hastalikdanis.com/bel-fitiginda-egzersiz-yontemleri/

Hastalıklarla ilgili soru cevap, Sifali Bitkiler, Bitkisel Ürünler